Barış İçin Aktivite
Barış I Eirini I Peace I Aşiti

ÇOCUKLARI İÇIN HDP KAPILARINA OTURMUŞ AILELER, ÇOCUKLARINIZI DAĞA ÇIKARMIŞ OLANLAR ILE OMUZ OMUZASINIZ

"Eğri oturup doğru konuşacak olursak çocuğunuzun dağa gitme sebebi hükümetin siyasi ikbali için içerisine girdiği savaş sürecidir. Senin bugün HDP binası önünde eylem yapmanı isteyenler o çocukları dağa gönderdi aslında. Sana omuz veren bu kişilerden, kurumlardan kurtulmadığın sürece bu çocukları dağdan indiremezsin"

0 63
Çocukları için HDP kapılarına oturmuş aileler, HDP binalarını ”Diyarbakır’da analar, evlatlarını bölücü örgütün elinden kurtarmak için destansı bir mücadele veriyor. [..]evlatlarına kavuşmaktan başka gayeleri olmayan anaların da yanlarında olacağız” diyerek sizlere hedef gösteren zatın icraatlarını biraz anlatmak istiyorum.. Zannetmeyin ki TC’nin taraflı Cumhurbaşkanı bu zat ilk defa böyle bir açıklama ve provakasyon yapıyor. Hiç de öyle değil, bakın anlattıklarımı okuyunca omuz verdiğiniz kişinin nasıl bir demagoji ustası olduğunu göreceksiniz

 

CUMARTESİ ANNELERINE NE SÖZ VERDİ VE NE YAPTI?

 

Tarih 2011’i gösterdiğinde o dönem başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan Dolmabahçe’deki çalışma ofisinde 1995’ten bu yana her cumartesi Taksim’deki Galatasaray Lisesi önünde kayıp yakınlarının bulunması için oturma eylemi yapan Cumartesi Anneleri’ni kabul etmişti .Yaklaşık iki saat süren görüşmede ise “Ne iş yaptıklarını bilmiyorum, Cumartesi Anneleri birileri tarafından kullanılıyor” şeklindeki sözlerinizin yanlış anlaşıldığını, böyle bir şey söylemediğini ifade ederek Berfo annenin de aralarında olduğu heyete kayıp yakınlarını bulma sözü verdi, en azından cinayetleri aydınlatma sözü verdi. Sonra çok geçmeden verdiği tüm sözleri unutarak yine başbakanlığı döneminde grup toplantısındaki konuşmasında Cumartesi Anneleri’ni hedef göstererek dünya medyasına çatmış ve “Galatasaray Lisesi’nin önünde gelip, oturma eylemi yapanları yazardınız, çizerdiniz, görüntülerdiniz. Peki yavruları dağa kaçırılan bu anneleri niye görmüyorsunuz, niye bunları yazmıyorsunuz?” diye tepki gösterdi. Sonrası malum 700. Hafta itibarıyla Cumartesi Anneleri polis zoruyla bir daha Galatasaray meydanına sokulmadı.

 

ROBOSKİ AİLELERİNE NE SÖZ VERDİ VE NELER YAPTI?

 

Roboski katliamı gerçekleştiğinde Recep Tayyip Erdoğan önce Genelkurmay başkanını tebrik etti. Ardından herkesin kanını dondurarak olan şu cümleyi sarf etti: “30-40 kişilik grup, katırlar, insanlar var. O yükseklikten bu Ahmet midir? Mehmet midir? Bilmek mümkün değil. TSK görevini samimi şekilde yapmıştır. Tazminatı da açıkladık. Ama birileri istismar ediyor. Allah aşkına tazminatsa tazminat… Bizim resmi tazminatımız ötesinde yaptık. İlla terör örgütünün istediğini mi söyleyeceğiz. Kusura bakmasınlar.” Ve bu açıklamaların dozajı artarak devam etti. Yine başbakanlığı döneminde ASKİ Spor Salonu’nda düzenlenen AKP Genel Merkez Kadın Kolları 3. Olağan Kongresi’ndeki konuşmasında kürtaj ile ilgili açıklamasında Roboski katliamını hedef göstererek ”Bu ifademe karşı çıkan bazı çevrelere ve medya mensuplarına sesleniyorum. Yatıyorsunuz kalkıyorsunuz ‘Uludere’ diyorsunuz. Her kürtaj bir Uludere’dir” dedi.

 

Savaş dönemine ara verildiği ‘çözüm süreci’nde, etkisi büyüyerek artan Roboski katliamı için verilen mücadeleyi bitirmek düşüncesiyle dönemin HDP eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ı devreye sokarak o dönemde Şırnak’ta açılış töreni yapılacak olan Şerafettin Elçi havaalanında Roboski aileleriyle görüşme yapıldı. Aynı Cumartesi annelerinde olduğu gibi daha önce Roboski ailelerine yaptığı tüm suçlamaları, hakaretleri unutarak, hatta genel kurmay başkanını kutlamasını da unutan Erdogan toplantıya  Roboskili Aileler adına katılan Veli Encü’nün aktardığına göre  “Operasyon talimatını ben vermedim” ve “Yaşananlardan üzüntü duyuyorum” dedi Başbakan’ın üzüntüsünü inandırıcı bulduğunu söyleyen Encü, Erdoğan’ın samimiyetinin ise ancak Roboski soruşturmasıyla ilgili atılacak adımlardan sonra anlaşılacağını belirtmişti.
Tabi nasıl bir demagog ile karşı karşıya olduklarını bilmedikleri için Roboskili aileler adına Encü bu açıklamayı yapmıştı. Kısa sürede bu samimiyetsizlik , demogoji  ortaya çıktı. Daha çözüm süreci bitmeden Roboski ailelerine yönelim başlamıştı. Çözüm sürecinin bitmesi ve başarısız darbe girişiminin ardından hükümetçe ilan edilen OHAL sonrası önce Roboski Derneği kapatıldı. Roboski’de yaşayan aktivistler olarak bizler uyduruk soruşturma ve kovuşturma sonrası tutuklandık. Ardından Roboski ailelerinden Ferhat Encü ve Veli Encü tutuklandı. Her perşembe yapılan adalet nöbeti yasaklandı. Roboski dosyası da açılmamak üzere kapatıldı.

 

SİZE NE SÖZ VERDILER BİLMİYORUM AMA KENDİ İCIN SAVAŞANLARA YAPTIKLARI ORTADA

 

Bundan seneler önce, daha devlette o kadar etkili olmadıkları dönemde Recep Tayyip Erdoğan, Avusturya radyosuna verdiği bir röportaj da savaşta yaşamını yitiren askerler için “kelle” ifadesini kullanmıştı. Hatta bu yüzden açılan dava sonucunda 3 kuruş ödemeye mahkum edilmişti. Bu karar Yargıtay tarafından da onanmıştı. Aradan yıllar geçtikten sonra ordu da dâhil neredeyse tüm kurumlarda etkili olmaya başladığında ve çözüm değil de savaşın rantının gerekli olduğu dönemde, savaşta yaşamını yitirenlerin tabutuna yaslanarak kendi politikalarına karşı çıkanlara karşı görülmedik şekilde bir provokasyona girişti ve bunun sonucunda bu provokasyondan etkilenen bir kişi Ankara’da CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na saldırdı.

 

Daha onlarca örnek var ve sizlerle paylaşabilirim fakat öyle bir şey var ki bunu mutlaka size anlatmam lazım. Hükümet PKK’den çocuklarınızı almak için HDP önünde eylem yapan sizleri sahiplendiğini defaatle açıklıyor. Şimdi hükümeti ve ortaklarını biliyoruz, belki de Cumhuriyet kurulalı beri böylesi bir milliyetçi cephe görmedik. Şimdi böylesi bir yapının Kürtlerle savaş için bir araya geldiğini bilmeyen yoktur. Kürtlerin inkarı bu üç yan-yana gelmezi bir araya getirdi. Bu hükümet önce askeri, polisi, korucuyu mu düşünür yoksa sizleri mi?

 

Sizin izninizle, olurunuzla, ya da sizden bağımsız çocuklarımız Türkiye Cumhuriyetine karşı savaşmak için dağa gitti. Ya da hadi aklı çelinerek dağa götürüldü. Hükümetin isteklerinin, yapmaya çalıştıklarının dışında samimi de olabilirsiniz, benim bu konuda size karşı hiçbir önyargım yok ama şu an PKK‘nin elinde devletin PKK’ye karşı savaşa gönderdiği onlarca esir asker, polis, korucu var. Yaklaşık dört senedir bu çocuklar orada. Şimdi allah için düşünün size defaatle destek açıklayan bu hükümet , onun kontrolündeki basın, medya hatta size destek açıklayan MHP, Vatan Partisi, BBP ve diğerleri hatta size ekmek taşıyan polisler bu çocukları kurtarmak için tek bir şey dahi yapmışlar mıdır?

 

Onlarca gözü yaşlı anne, baba, çocuklar ve eşler dört senedir çocuklarına kavuşmak istiyor. Sizlere ‘destansı mücadele’ yürütüyor diye açıklama yapanlar düşünün ki kendi devletleri, bayrakları ve Türk milleti için savaşa gidip de esir düşen asker, polis ve korucu için kıllarını kıpırdatmıyor. Sizce bu işte bir terslik yok mu, kendi personelini kurtarmak için kılını kıpırdatmayalar, senelerdir bu çocuklar sağ mı, ölmüş mü diye gecesi gündüzüne karışmış gözü yaşlı anneler, eşler, babalar ve çocukların dramlarını görmeyenlerin, öyle ya da böyle kendilerine karşı savaşma için dağa çıkmış olan çocukların yakınları olarak sizlere yaklaşımı ne kadar samimidir?

 

Yanlış anlamayın, size çocuklarınıza kavuşmayın, çocuklarınızı aramayın demiyorum ama kimle aradığınıza, kimle omuz omuza verdiğinize dikkat edin diyorum. PKK’ye katılımın en yoğun olduğu dönemler Kürt halkına yönelimlerin en yoğun olduğu dönemlerdir. Şimdi çözüm sürecinin bitirilmesi ardından yaşanan darbe girişimi ve sonrasında ilan edilen OHAL ile birlikte iktidarını kaybetmek istemeyen hükümet PKK ile mücadele adı altında Kürt halkına soykırım dayatmadı mı? Sizler buna şahit değil misiniz, şehirler, köyler içerisindeki insanlar ile yok edilmedi mi? Yüzbinlerce insan evlerini, yurtlarını terk etmedi mi? On binlerce siyasetçi hapishaneye konulmadı mı? Şimdi olduğu gibi Kürtlerin tüm belediyeleri işgal edilmedi mi? PKK’ye katılımın en yoğun olduğu dönemler işte bu dönemlerdir. Yani sizin olurunuz ya da iradeniz dışında çocuğunuzun dağa çıktığı dönem bu dönemdir. Ne demiştim eğri oturup doğru konuşacak olursak çocuğunuzun dağa gitme sebebi hükümetin siyasi ikbali için içerisine girdiği savaş sürecidir. Senin bugün HDP binası önünde eylem yapmanı isteyenler o çocukları dağa gönderdi aslında. Sana omuz veren bu kişilerden, kurumlardan kurtulmadığın sürece bu çocukları dağdan indiremezsin.

 

Çocuğunu gerçekten istiyor musun, önce buna karar vermen gerekir. Hükümet ve ortakları için oradaysan, onların nasıl bir pratiğe sahip olduğunu dilim döndüğünce yukarıda anlatmaya çalıştım. Yok ben çocuğum yanımda olsun istiyorum diyorsan o zaman yukarıda değinmeye çalıştığım haksızlığa uğrayanlar ile , görmezden gelinen ile bir araya gelip birlikte bu mücadeleyi yürütmeniz gerekiyor. Yok ben bildiğimi okurum dersen hükümet için sadece istismar malzemesi olarak kalırsın ama çocuğuna asla kavuşamazsın, çünkü omuz verdiğin kişiler onun dağa gitmesini sağladı.

 

Bunları da tuzu kuru biri yazmıyor bilmenizi isterim. Bende 1994 ile 1996 da PKK’nin elinde esir kalmış bir asker olarak yazıyorum. Devletin birliği , milletinin bekası için savaştığını zanneden ve o uğur da canını ortaya koymuş ama ölmemiş PKK gerillalarına yaralı ele geçmiş birisiysen, devletin hakkımda ürettiği yalanları tüm şaşkınlığıyla kabul etmiş birisi olan birisiyim. Size destansı mücadele yürütüyorlar diyenler oysa geri getirilmemiz için hiç çaba harcamazken, önünde oturduğunuz HDP’nin geçmişteki kapatmış partileri ve kadrolarının, ve insan hakları derneğinin aracılığıyla Turkiye’ye döndük. Siz PKK’ye giden çocuklarınızı geri getirtmek istediğiniz için kahraman ilan edilirken , ben ve benim gibiler ölemeyip esir düştüğümüz için hain ilan edildik ve toplum içine çıkmamamız için her şey yapıldı. Size bugün destan yazıyorsunuz diyenler bizleri PKK’nin elinden kurtarmak  için uğraşan ailelerimizi tehdit ettiler. Zannetme her şey bundan ibaret ama gerisini kalem yazmıyor. Bir kere salim kafayla ne ile karşı karşıya olduğunuzu kime omuz verdiğinizi düşünün derim .