Barış İçin Aktivite
Barış I Eirini I Peace I Aşiti

“Hayvanların yaşam hakkı için anayasal güvence istiyoruz”

2019’da hayatını kaybeden hayvan özgürlüğü aktivisti Burak Özgüner’in annesi Eray Özgüner’in çağrısıyla bir araya gelen Yaşam İçin Yasa İnisiyatifi, hayvan haklarına ilişkin yasa tasarısıyla ilgili kampanya başlattı: "Bütün hayvan dostlarının desteğini bekliyoruz".

0 32

2019’da aramızdan ayrılan hayvan özgürlüğü aktivisti Burak Özgüner’in annesi Eray Özgüner’in çağrısıyla bir araya gelen Yaşam İçin Yasa İnisiyatifi, önümüzdeki haftalarda mecliste görüşülmesi beklenen, hayvan haklarına ilişkin yasa tasarısıyla ilgili kampanya başlattı.

Ülke genelinde hayvan hakları, ekoloji, kadın hakları, LGBTİ+ hakları, cinsel şiddetin önlenmesi, insan hakları, engelli hakları, toplum sağlığı, çocuk ve yaşlı hakları alanlarında faaliyet gösteren birçok kurumun desteğiyle oluşan İnisiyatif, düzenlediği çevrimiçi basın toplantısında yaptığı açıklamada, yasada yer verilmesi istenen talepleri kamuoyuyla paylaştı ve kampanyaya tüm ülkedeki hayvan dostlarının desteğini istedi.

Yaşam hakkının siyasetler üstü bir hak olduğu ifade edilen açıklamada, mevcut yasanın hayvanların yaşam hakkını korumaktan uzak olduğu ve İnisiyatif’in taleplerinin bu yasal yetersizliğin artık kesin olarak giderilmesi çizgisinde oluşturulduğu ifade edildi.

Birçok kurumdan temsilcinin söz aldığı açıklama, Burak Özgüner’in “imkânımız yok belki ama hayvanlar, insanlar ve doğa için yani istisnasız herkes için topyekûn özgürlük isteyenler olarak, ‘bulunduğumuz yerden dünyayı değiştirmeye devam edeceğiz’, reddedişimiz, neşemiz, öfkemiz ile…” sözleriyle sona erdi.

TIKLAYIN – Türkiye’de Hayvan Hakları: Ne Yasa Ne Tasa!

Eray Özgüner: Hayvanların acısı son bulsun

Toplantıda ilk sözü Eray Özgüner aldı. Hayvanlar için adaletli bir kanun beklediklerini belirten Özgüner, şunları söyledi:

“Hayvan hakları aktivisti yaşam savunucusu oğlum Burak Özgüner’i geçen yıl kaybettim. Burak ömrünü bu mücadeleye adamıştı. Mecliste milletvekillerinin kapılarında bekledi, dosyalar sundu, anlattı anlattı. Bütün vekiller dinlediler, doğruydu. Vicdani olarak her şey doğruydu. İlk kez TBMM’de bir kanun teklifi üzerinde uzlaştıklarını sevinerek açıkladılar. 

“Buradan sormak istiyorum. Neden doğru bulduğunuz; hayvanların özgürlüğünü, yaşamlarını elinden alan, şiddete, tecavüze uğrayan dilsiz hayvanların çektiği acıları görmezden gelen kanunları, 14 yıldır değiştiremiyorsunuz? Bu kadar zor mu? 

“Sayın cumhurbaşkanımız, bakanlarımız tüm siyasi parti milletvekillerimiz. Yaşamdan yana saf tutmanızı bekliyoruz. Gelin hep birlikte olalım. Hayvanlar için adaletli bir kanun olsun. Hayvanların acısı son bulsun.”

Başak Özdoğan: Hapis cezası yaptırımı getirilmeli

Eray Özgüner’den sonra söz alan Dört Ayaklı Şehir‘den Başak Deniz Özdoğan meclisteki tüm milletvekillerini yaşamdan yana olmaya davet ederken, taleplere de değindi:

“Gerçekten hayvanların haklarını koruyan bir yasa için öncelikle hayvanlar duygulu varlıklar olarak tanımlanmalı; mevcut kanundaki sahipli- sahipsiz hayvan ayrımının kaldırılmalı; hayvana yönelik gerçekleşen öldürme, zalimce davranış, işkence, cinsel şiddet, hayvan dövüştürme, bir hayvan neslini yok etme fiillerine hapis cezası yaptırımı getirilmeli, ceza alt sınırı 3 yıl olarak belirlenmeli; hayvanlara yönelik hak ihlâllerinin soruşturulması konusunda cumhuriyet savcıları re’sen yetkili kılınmalı; mevcut kanunun 6. Maddesi asla değiştirilmemeli;  Evcil ve egzotik hayvan üretimi, ticareti ve satışı yasaklanarak suç kapsamına alınmalı; ‘yasaklı ırk’ ve ‘tehlikeli ırk’ tanımı kaldırılmalı; avcılık yasaklanmalıdır.”

Fatma Biltekin: Hayvanat bahçeleri ve sirkler yasaklanmalı

Hayvan Hakları İzleme Komitesi‘nden Fatma Biltekin ise yasanın meclise bir an önce gelmesini beklediklerini söylerken sürecin şeffaf bir şekilde yürütülmesi ve yasa taslağının sivil toplum ile paylaşılması gerektiğini belirtti:

“Hayvanat bahçeleri ve sirkler yasaklanmalı, yunus parkları kapatılmalı, Hayvan dövüşleri, güreşleri ve yarışları istisnasız bir şekilde yasaklanmalı; hayvan deneyleri yasaklanmalı; alternatif yöntemlere geçilmeli; atlı faytonlar ve at arabaları ülke genelinde yasaklanmalı; hayvan kürkü üretimi ve ülkeye girişi yasaklanmalı; canlı hayvan ticareti yasaklanmalı; havai fişek kullanımı yasaklanmalıdır.”

Hülya Yalçın: Hukuken uygulanabilir yasa bekliyoruz

Hayvanlara Adalet Derneği’nden avukat Hülya Yalçın da hukuken kolay uygulanabilir bir yasa beklediklerini dile getirdi:

“Meclis Araştırma Komisyonu’nun, tüm siyasi partilerin mutabık kaldığı somut önerilerine ve toplum beklentilerine cevap veren, hukuken uygulanabilir bir yasa bekliyoruz.  Hayvanların duygusal ve sosyal canlılar olduğu gerçeğinden yola çıkarak, kendi anayasal haklarımız çerçevesinde onların yaşam haklarını korumak için herkesi Yaşam İçin Yasa çağrımıza ortak olmaya davet ediyoruz. 

“Hayvanlara karşı artan şiddetin sosyal boyutunun da dikkate alınarak, toplumsal talebin de karşılanacağı yasa beklentimizi Meclise bir kez daha hatırlatıyoruz.” 

Öykü Yağcı: Kirli ticaret sonlanmalı

Yunuslara Özgürlük Platformu’ndan Öykü Yağcı, hayvan hapishanelerinin kapatılması gerektiğini belirtti:

“Bugün yunus parkı sahipleri, avcılar, faytoncular, hayvan dövüştürenler ve pet shop sahipleri, ‘dernek’ adı altında Meclis’te kulis yapıp siyasi bağlantılarını devreye sokarken, biz sadece hayvanlar için adalet istiyoruz. Soruyoruz: Meclis’te bizi temsil eden vekiller, 10 yunus parkına dokunmayarak Türkiye sularından yunusların etik dışı ve yasadışı şekilde avlanmasına izin verecek mi? Yoksa bu tesisleri yasaklayarak ve mevcutları kapatarak milyonlarca insanın özgürlük çağrısına kulak mı verecek? 

“Meclis, hayvanat bahçeleri, yunus parkları ve hayvanlı sirklerdeki bu kirli ticareti artık sonlandırmalıdır. Bunun yerine hayvanların kullanılmadığı, yeni ve gelişmiş teknolojileri hayata geçirerek tüm dünyaya örnek olacak adımlar atmalıdır.”

Ezgi Öz: Sokak hayvanları sokağın sakinleridir

Sarıyer Kent Dayanışması ve İstanbul Kent Savunması’ndan Ezgi Öz sokak hayvanlarının sokak sakinleri olduğunu söyledi:

“Meclis, hayvan hakları yasası özünde, hayvanların doğuştan gelen haklarını teslim etmeli ve hayvanlar için adaleti tesis etmelidir. Sokağımızda yaşayan hayvanlar, sokağımızın, kentimizin sakinleridir ve ortak yaşama kültürümüzün getirdiği sorumluluk bilincinin geliştirilmesi gerekmektedir. 

“Bugün burada Yaşam İçin Yasa diyerek paylaştığımız taleplerimiz, sadece bizlerin talepleri değil; dükkanı önünde kedi köpeği besleyen esnafın, köyde hayvanlarla birlikte büyüyen çocukların, soğuktan korumak için sokak hayvanlarına yuva yapanların, mahalle gönüllülerinin, havai fişek patlatma kuşları korkutma diyenlerin, evinin önünde, şehrin çeperlerinde canlar için besleme yapanların da talepleri.” 

Tuğba Uştu: Kampüsler için hayvan varlığı belgesi istiyoruz

Boğaziçi Üniversitesi Çevre Kulübü’nden Tuğba Uştu üniversite kampüslerinin canlıların da yaşam alanı olduğunu ifade etti:

“Biz öğrenciler, kampüs hayvanların ihtiyaçlarını kendi emeğimiz ve harçlığımızla karşılamaya çalışıyoruz, ancak kaybettiğimiz canların hesabını soramıyoruz. Kampüsler için hayvan varlığı belgesi oluşturulmasını, üniversitelerde uygun birimler açılmasını ve hayvanlarının bakım ve ihtiyaçlarının karşılanmasını talep ediyoruz. Kedisiz, köpeksiz üniversite kampüsü hayal edemiyoruz.”

Özge Özgüner: Hayvanlar istismara karşı savunmasız

Tuğba Uştu’dan sonra söz alan Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği’nden Özge Özgüner, insanların insanlara ve hayvanlara uyguladığı şiddet ve bu şiddeti uygulama gerekçelerinin aynı olduğunu söyledi:

“Maruz bırakılanın insan mı hayvan mı olduğuna bakılmaksızın fail odaklı bir yaklaşım ve cezalandırma gerekli. Çünkü yaşatılan acı aynı ve hayvanlar, insan istismarına karşı savunmasız. Cezasızlıkla şiddet normalleştirilmemeli, suça davetiye çıkarılmamalı.

“Kadın cinayetlerini durduracağız dediğimiz gibi hayvan cinayetlerini durduracağız dememiz gerekiyor, Eşit, özgür, sömürüsüz, sınıfsız bir dünya tahayyülümüzün içine hayvanları da dahil etmemiz gerekiyor. Gelin ‘yaşam için yasa’ diyelim birlikte. Çünkü hayvanlar yoksa çok eksiğiz.”

Onur Küçük: Yaban hayatı korunmalı

Kuzey Ormanları Savunması’ndan Onur Küçük, hayvanların yaşamının korunması, iklim krizine karşı mücadelenin, ekosistem sürekliliğinin, kent ekolojisinin temeli olduğunu belirtti:

“Yaşamın temeli olan yaban hayatının korunması, ormanların ve tüm yeşil alanların korunması, bir cinayet olan avcılığın yasaklanması gerekmektedir. Hayvanlar için adalet talebi, hem iklim krizine karşı yaşanabilir bir dünya için, doğanın sömürülmediği, şiddetin cezasız kalmadığı ve teşvik edilmediği bir Türkiye için mücadele eden tüm ekoloji mücadelesinin, hak örgütlerinin, emek ve adalet mücadelesinin öncelikli gündemlerden biri olmalıdır. 

“Tüm ekoloji ve doğa koruma mücadelesinden omuzdaşlarımızı da hayvanlara adalet mücadelesine destek vermeye çağırıyoruz.”

Ebru Arıman: Hayvanlar toplumun öznesi

Vegan Derneği Türkiye’den Ebru Arıman adaletin yalnızca bir türe özgü olamayacağını söyledi:

“Adalet, eşitlik ve özgürlük hakkı yaşayan her türün en temel ihtiyacıdır. Hayvanlara tuzak kurma, avlama, esaret altında tutma, bedenini sömürme, işkence etme, vücut bütünlüğünü bozma, ailelerini dağıtma, stres altında yaşamaya mahkum etme ya da öldürme gibi hak ihlalleri, etik ve adil değildir, hiç bir zaman da olmayacaktır. 

“Hayvan haklarında yaşanan derin mağduriyeti anlayabilmek için gereken tek şey vicdani bir bakış açısı. Hayvanlar da toplumun birer öznesi/ bireyi olarak görülene dek onlar için hak mücadelemizi sürdüreceğiz.”

Hayvan hakları savunucuları ne istiyor?

Siyasi partilerce oluşturulan ve komisyon görüşmelerinin ardından TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmesi planlanan Hayvan Hakları Yasası’na dair hayvan hakları savunucularının 21 maddede sıraladıkları talepleri şöyle:

  • Anayasal güvence ve hayvan tanımı: Hayvanların yaşam hakları anayasal güvence altına alınmalı ve Anayasa’da hayvan tanımı yapılmalıdır. Avrupa Birliği Anayasası, birçok AB ülkesinin mevzuatında olduğu gibi, Anayasa’da hayvanlar “doğuştan gelen haklara sahip ve duyguları olan hissedebilen bireylerdir” olarak tanımlanmalıdır. Bu tanım, TBMM Hayvan Hakları Araştırma Komisyonu raporunun da en temel çıktılarından biridir. Anayasa’ya “Devlet, doğal hayatı ve hayvanların yaşam haklarını korumak sorumluluğundadır” maddesi eklenmelidir.
  • Sahipli-sahipsiz hayvan ayrımı: TBMM Hayvan Hakları Araştırma Komisyonu raporunda da tavsiye edildiği üzere, eşitsizlik ve ciddi mağduriyetler doğuran mevcut yasadaki “sahipli – sahipsiz hayvan” ayrımı kaldırılmalıdır.
  • Hapis cezaları: Hayvana yönelik gerçekleşen öldürme, zalimce davranış, işkence, cinsel şiddet, hayvan dövüştürme, bir hayvan neslini yok etme fiillerine, ertelemesiz ve indirimsiz hapis cezası yaptırımı getirilmelidir. Yeni ceza infaz düzenlemelerinin ardından, ceza alt sınırı 3 yıl olarak belirlenmelidir. Hayvana şiddet içeren fiiler için ceza miktarı belirlenirken Türk Ceza Kanunu’nun 62. maddesi kapsamında takdiri indirim yapılmamalıdır.
  • Nitelikli hal ve ağırlaştırılmış ceza: Hayvana şiddet içeren fiil Tarım ve Orman Bakanlığı ile belediye görevlileri ve hayvana bakmakla yükümlü olan kişiler tarafından gerçekleştirilirse, bu durum “nitelikli hal” kabul edilerek ağırlaştırılmış ceza uygulanmalıdır.
  • Belediyelerin ceza kapsamına alınması: Belediyelerin mevcut kanundan doğan görevlerini yerine getirip getirmediği denetlenmeli, belediye görevlileri “soruşturma engeline” takılmadan soruşturulmalı ve görevlerini yerine getirmeyen belediyelere ağır idari yaptırımlar getirilmelidir. Söz konusu ceza idari para cezasıysa, ceza, bizlerden toplanan vergilerle değil, ihlâli yapan belediye görevlisine kesilerek görevlinin cebinden çıkmalıdır.
  • Soruşturma açma ve şikayet hakkı: Hayvanlara yönelik hak ihlâllerinin soruşturulması konusunda cumhuriyet savcıları re’sen yetkili kılınmalıdır. Böylece hayvana yönelik şiddet fiilleri için soruşturma açılması, herhangi bir kişinin ya da kurumun şikayeti şartına bağlanmamalıdır; vatandaşın şikayet hakkı ellerinden alınmamalıdır.
  • Sokakta yaşayan hayvanlar ve 6. madde: Daha önce defalarca delinmeye çalışılan mevcut 5199 Hayvanları Koruma Kanunu’nun 6. maddesi aynen korunmalıdır. Bakımevlerinde rehabilitasyon süresini tamamlayan ve yuvalandırılamayan hayvanlar alındıkları noktaya bırakılmalıdır. Bu maddenin değiştirilmesi, hayvanların ormanlara, dağ başlarına, bilinmeze gönderilmesi, halihazırda gözden ve insandan uzak yerlere atılmaların resmi hale getirilmesi demektir. Sokakta yaşayan hayvanlar sokak sakinleridir. Amaç bu hayvanları barınaklarda tecrit etmek değil, sokakta yaşadıkları sorunları çözmek ve insanların hayvanlarla ortak yaşama kültürüne katkı sağlamak olmalıdır.
  • Hayvan terk etme: Sorumluluğunu aldığı hayvanı terk eden kişiye en az 10.000 TL idari para cezası uygulanmalıdır. Bu kişilerin bir daha bir hayvanın sorumluluğunu almasına izin verilmeyecek bir kayıt sistemi geliştirilmelidir.
  • Petshoplar ve internette hayvan satışı: Petshop’larda evcil ve egzotik hayvan üretimi, ticareti ve satışı yasaklanarak suç kapsamına alınmalı ve failler 4 aydan 3 yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılmalıdır. TBMM Hayvan Hakları Araştırma Komisyonu raporunda da tavsiye edildiği üzere; “evcil ve egzotik hayvan üretimi, ticareti ve satışı” 5651 sayılı Kanun 8/1/a maddesinde sayılan katalog suçlar kapsamına alınmalı ve böylelikle internet üzerinden yapılan hayvan satışı duyuru ve yayınlarıyla ilgili olarak erişimin engellenmesi kararı verilmesinin önü açılmalıdır.
  • Yasaklı/tehlikeli ırk iddiası: “Yasaklı ırk” ve “tehlikeli ırk” tanımları ile listeleri kaldırılmalıdır. Halihazırda barınaklarda müebbet hapse mahkum edilen ve ziyaretçilere kapalı olan bölmelerde tutulan bu köpekler rehabilite edilmeli ve aile yanına yuvalandırılmalıdır. Tehlikeli olan bu hayvanlar değil bu hayvanları yetiştirip silah olarak kullanan kişilerdir.
  • Avcılık ve av turizmi: Tükenme noktasına gelen yaban hayatı yasal ve yasadışı avcılık yüzünden ciddi tehdit altında. Nesli tükenen türleri, endemik türleri ve “av hayvanı” olarak tanımlanan pek çok yaban hayvanını zevk, hobi ve spor adı altında katletmeyi hedefleyen avcılık ve av turizmi tamamen yasaklanmalıdır. Çünkü av cinayettir; yasalarla meşrulaştırılamaz.
  • Hayvanat bahçeleri: Hayvanlar için müebbet hapis anlamına gelen hayvanat bahçeleri yasaklanmalı, TBMM Hayvan Hakları Araştırma Komisyonu raporunda da tavsiye edildiği üzere yenilerinin açılmasına izin verilmemelidir. Yeni hayvan alımlarının önüne geçmek amacıyla hayvanat bahçeleri için hayvan ithalatına da yasak getirilmelidir. Halihazırda en az 42 adet olan mevcut tesisler ise, yaban hayatı kurtarma ve rehabilitasyon merkezine dönüştürülmeli; hastane ve veteriner kapasitesi artırılarak yaralı ve bakıma ihtiyacı olan yaban hayvanlarının geçici bakımı için hizmet vermelidir. Aynı zamanda mevcut hayvanların ömrünü tamamlayacağı birer rehabilitasyon merkezi olarak var olmalıdırlar.
  • Yunus parkları: Hayvanlar için esaret ve işkence merkezleri olan yunus parklarının açılmasına yasak getirilmeli ve hayvanların teşhir, gösteri ve terapi yaptırılmak üzere esaret altında tutulduğu mevcut tüm tesisler en fazla 1 yıl içerisinde kapatılmalıdır. Mevcut tesislerdeki hayvanların ömür boyu bakımını sağlayacak bir koruma modeli için gerekli düzenlemelerin yapılması, bu süreçte hayvanların insan sömürüsünden uzak bir şekilde ömürlerini tamamlamaları ve kurtarılan deniz memelileri için Türkiye’de deniz içi deniz memelisi rehabilitasyon merkezi açılması için gerekli adımlar atılmalıdır. Kapatılma sürecinde hayvanların sağlık durumunun takibini yapabilmek için, yerlerine yurtdışından veya Türkiye sularından kaçak yollarla yenilerinin getirilmesini engellemek adına deniz memelisi ithalatının sonlandırılması, deniz memelileri konusunda uzmanlaşmış olan bağımsız veteriner hekimlerin ve akademisyenlerin düzenli sağlık kontrolü yapması ve mevcut tüm hayvanların genetik ve foto-kimliklendirme çalışmalarının yapılarak kayıt altına alınması sağlanmalıdır.
  • Hayvanlı sirkler: Eğitim sürecinde ve ömürlerinin tamamında türlü işkencelere maruz kalan hayvanların hayvanlı sirkler aracılığıyla kötü muamelesine son verilmelidir. Hayvanlı kara sirklerinin ve hayvan gösterilerinin hiçbir çeşidinin kurulmasına ya da ülkeye girişine izin verilmemelidir. Sirk kurma başvurusu bulunmasa dahi bu çerçevedeki gösteriler aynı kapsamda değerlendirilerek yasak kapsamında tutulmalıdır.
  • Hayvan dövüşleri ve yarışları: Hayvan dövüşleri, güreşleri ve yarışları istisnasız bir şekilde yasaklanmalı, faillere ağır yaptırımlar getirilmelidir. Köpek ve horoz dövüşleri gibi, deve ve boğa gibi hayvanların “folklor, gelenek” adı altında, eğlence, spor, kültürel faaliyet veya ticari amaçlarla dövüştürülmesi, güreştirilmesi, boğuşturulması ve yarıştırılması yasaklanmalıdır. Daha agresifleşmeleri için dövüş öncesi çeşitli kimyasallar verilen ya da kızgınlıktayken dövüştürüldüğü için ağır yaralanan, hatta hayatını kaybeden bu hayvanların haklarına temelden aykırı olmasının yanı sıra bir iddia ve kumar sektörüne dönüşmüş olan, haksız ve kayıt dışı ekonomik kazanç açısından yasadışı olmasına rağmen kamu kurumlarınca göz yumulan, hatta çeşitli belediye ve kaymakamlıklarca da desteklenen bu işkence gösterileri, barındırdıkları hak ve hukuk ihlalleri nedeniyle 21. yüzyıl Türkiyesinde kabul edilemez. Bu hayvanlara yönelik şiddet eylemi gerçekleştirenler TCK kapsamında yargılanmalı ve mutlaka hapis cezası almalıdırlar. Dövüştürülen hayvanlara el konulmalı ve hayvanlar, uygun şart ve ortamlarda uzmanların gözetiminde rehabilite edilmelidirler.
  • Hayvan deneyleri: Hayvan deneyleri yasaklanmalı, hayvan kullanılmayan bilimsel metotlara hızla geçilmelidir. Fen bilimleri fakültelerinde hayvanlar üzerinde deney yapmak istemeyen öğrenciler için fakülte alternatif yöntemler sunmalı, öğrencilerin etik eğitim hakları korunmalıdır. Bu süreçte deneylerden kurtulan hayvanlar ise, şiddetsiz ve sevgi görecekleri bir ortamda yaşamaları için aktif bir şekilde aile yanına yuvalandırılmalıdır.
  • Faytonlar ve yük taşımacılığı: Atlı faytonlar ve at arabaları, İstanbul’da olduğu gibi Türkiye’nin diğer illerinde de yasaklanmalı; hayvanların yük taşımak amacıyla kullanılmasına son verilmelidir. Bu sömürüden kurtulan hayvanların hakları güvence altına alınmalı ve kalan yıllarında sömürüden uzak bir yaşam sürmeleri sağlanmalıdır.
  • Kürk çiftlikleri ve ithalatı: TBMM Hayvan Hakları Araştırma Komisyonu raporunda da tavsiye edildiği gibi hayvanlardan kürk elde etmek, yurtdışından ülkeye işlenmiş ya da işlenmemiş halde kürklerin girişini sağlamak, kürk elde etmek için hayvan yetiştirmek/üretmek kesinlikle yasaklanmalıdır.
  • Mezbahalar ve üretim çiftlikleri: Çiftlik hayvanları diye tanımlanan ancak bizler için sadece hissedebilen bireyler olan hayvanların öldürüldüğü ve sömürüldüğü tesislere 7/24 kamera zorunluluğu getirilmelidir. Bu hayvanların yaşadıkları zulüm gözler önüne serilmelidir. Böyle bir düzenleme, hayvan hakları konusunda toplumsal değişime büyük katkı sağlayacaktır.
  • Havai fişekler: Her sene yüzlerce kuşu öldüren, patlama riski nedeniyle ins236483an hayatı için büyük tehlike arz eden, hem ses kirliliğine hem de havada bıraktıkları kimyasallar yüzünden çevre kirliliğine sebep olan, insan sağlığına zarar veren havai fişekler yasaklanmalıdır.
  • Canlı hayvan ticareti: Türkiye, başta Brezilya ve Uruguay olmak üzere Almanya, Fransa, İspanya, Avustralya ve Çek Cumhuriyeti gibi ülkelerden canlı hayvan ithal ediyor. 2010’dan 2019 Eylül ayına kadar en az 7 milyon 856 bin 113 hayvan bir köle gibi binlerce km mesafeden son derece kötü şartlarda Türkiye’ye getirildi ve eti için öldürüldü. Hayvanların ne şartlarda getirildiklerini 2018 yılında Brezilya’dan Türkiye’ye 25 günde gelen NADA isimli geminin içinden çekilen görüntülere bakarak anlayabilirsiniz. 21. yüzyıl için bir utanç kaynağı olan canlı hayvan ticareti bir an önce yasaklanmalıdır.

 

Kaynak