Barış İçin Aktivite
Barış I Eirini I Peace I Aşiti

LAVRİO KAMPI DİRENİŞİ VE SOYKIRIMCI ÇETE DEVLETINİNİN TECRIT SALDIRISINA KARŞI AÇLIK GREVİ DİRENİŞİ 

0 276
Yannis Vasilis Yaylalı 
90li yılların ortasından itibaren gösterdiği pratiği ile direnişin kalelerinden biri haline dönüşen Lavrio’da bulunmak benim için en büyük onurlardan biridir.Başlamadan önce beni ağırlayan, misafir eden Lavrio kampı yöneticilerine ve kamp sakinlerine çok teşekkür ediyorum. Ayrıca çeşitli bahaneler ile buradan çekilen Birleşmiş Milletleri ve Yunanistan hükümetini huzurunuzda bir kere daha kınıyorum.Elbette Kürt halki çok örgütlü bir güçtür, her şeye rağmen burada ayakları üzerinde durmasını bilmiştir ve kazanımlarını koruduğu gibi kazanımlarını her gün daha güçlendirecektir ama Yunan devletinin bu yaptığı asla kabul edilemez, her firsatta Kürtler dostumuzdur deyip de Kürtlerin ve Türkiyeli muhaliflerin yer aldığı Lavrio kampına olan bu hasmane tutum asla kabul edilemez.
YUNANİSTAN DEVLETİ KÜRT HALKINA YÖNELMEK YERİNE ÖZÜR DİLEMELIDIR.
Bir Pontoslu Helen olarak Yunan devletini, hükümetini bu tutumundan vazgeçme çağrısında bulunuyorum. Dost dosta böyle yaklaşmaz, böyle davranmaz. Hele hele Pontos Helenleri olarak yaşadığımız soykırımın 102. Yıldönümünü yaşarken bile hala bizler Türk soykırımcı sistemin saldırısı ve tehditleri altındayken dostlarımızı ve düşmanlarımızı netleştirmek durumundayız. Hala soykırımcı, işgalci Türk özel savaş sistemine karşı ulusal bir politika bile söz konusu değildir. Kürt  halkına karşı da faydacı tutumdan  vazgeçilerek samimi bir ilişki geliştirmek için adım atılmalıdır. Kürt halkı dostumuzdur, kader birliği yapıyoruz diyorsanız bu yaklaşıma uygun davranmamız gerekmektedir. Sayın Abdullah Öcalan şahsında Kürt halkına karşı geliştirilen uluslararası komplo etkilerini bugün dahi sürdürmekte, buradaki rolünden dolayı Yunanistan devleti hala Kürt halkından özür dilememistir, yukarıda belirttiğim gibi özür dilemek bir tarafa Kürtlerin ve muhaliflerin bulunduğu alanlara hala yönelebilmektedir, bu tavrından bir an önce vazgeçip komplodaki rolünden dolayı Kürt halkından özür dilenmelidir, Lavrio kampının da hakları geri iade edilmelidir.
Lavrio Mülteci Kampi
Lavrio Mülteci Kampi
Bugün AKP hükümeti iktidarda kalabilmek için Türkiye’yi, Kürdistan’ı, Ortadoğu’yu, hatta Avrupa’yı ateşe vermekten geri durmayacagini izlediği top yekun kirli savaş konseptiyle göstermiş oldu. Bu kirli savaş konseptini bir o kadar yine kirli olan ittifaklariyla yürütmektedirler. Yüz yıl önce nasıl ki Hıristiyan  halkların yok edilmesi konusunda Osmanlıcılar, İttihatçılar ve İkinci Jöntürkler olan Mustafa Kemal ve arkadaşları  de facto olarak anlaşmışlarsa, bugün de onların temsilcileri olan güçlerin yüzyıllık projeleri olan yaşadığımız kadim toprakların Türkleştirilmesi için son engel olan Kürt halkına karşı soykırım sürecinde anlaşmışlardır. Bu sebeble yüzyıl önce ki uygulamaları devreye sokmuşlardır. Daha önce Ermeni soykırımında, Ege, Trakya Helenlerine karşı yüzyılın basında uygulanan soykrimlar için hapishanelerin kapıları açılmisti .Tarihçi Mete Tunçay bir çalışması için  rastladığı belge’ de  “Albay ‘Kasap’ Osman’la ilgili bir çalışma yaparken, 4 Mart 1915 tarihli bir Kanun-u Muvakkat metni görmüştüm. der ve konuşmasının devamında bu günümüze ışık tutulabilecek  “Bu yasa, Harbiye Nezareti’nin, hapishanelerdeki mahkûm ve mevkuflardan, haklarındaki hükmü ya da koğuşturmayı erteleyerek ve sadıkane hizmet ederlerse af edileceklerini vaad ederek asker almasını olanaklı kılıyordu. “sanıyor ve bu uygulamanın hayli evrensel olduğunu ve Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlıların başlattığı böyle feci bir uygulamanın Millî Mücadelede de devam ettiğini bilmiyordum. Osman Bey bir belgede, 101 seneye mahkûm katilleri subay, 15 yıllıkları çavuş, 5 yıllıkları da nefer ” olarak kullanıldığını aktarır
CUMHURIYETIN KURULUŞ KODLARINDA ÇETECİLİK ,HAYDUTLUK, DARBELER BIRBİRINE SUİKASTLAR VARDIR. ..
Bugün ile dün o kadar birbirine benziyor ki, bugün Sedat Pekerler, Alaattin Çakıcılar, Abdullah Catlilar cezaevlerinden çıkartılıp Kürt Soykırımı için kullanıma sokulmuş ise, yine bunlar aracılığiyla uyuşturucu ve benzeri mafyamatik işler üzerinden kazanilan parayla Kürtlere karşı yürütülen savaş yürütmüşse, tüm bu süreçler yaşanırken bu kullanan hapishane kaçkını mafya ve çeteler adeta korunmazlik zırhı ile korunmussa aslında tum bu yaşananlar geçmişin günümüze uyarlanması ve yüzyıl önce yaşananların tekrarlanması anlamına geliyordu.Yuzyil önceden bugün yaşananlara en iyi örneklerden biri Ermenilerin, Helenlerin, Kürtlerin ortak katili olan Milis Albay Topal Osman’dır. Mustafa Kemal 19 Mayis 1919 senesinde Samsun’a çıkar çıkmaz ilk görüştüğü bu Topal Osman olmuştur. Ermeni soykırımında   yaptığı katliamlar yüzünden aranan suçlu olmasına rağmen Mustafa Kemal ilk görüştüğü kişi olması aslında kurulacak cumhuriyetin niteliğini vermesi acısından önemlidir. Sonra Trakya, Ege Helenlerine pogrom uygulayan Teşkilat-ı Mahsusa, Karakol örgütü çetelerinin de burada görev aldığını biliyoruz. Ermeni soykırımında nasıl ki katiller için hapishanelerin kapıları açılmışsa Mustafa Kemal ve arkadaşları da benzer şekilde Pontos Helenlerine karşı azılı katilleri hapishanelerden  çıkararak Merkez Ordusu ve Milis Albay Topal Osman’in emrine vermiştir. Topal Osman başta olmak üzere bu katil, hırsız ve tecavüzlerin bu dönemde yaptıkları her şeye göz yumulmuştur. Nasıl ki  40 senedir Kürtlere karşı yürütülen savaşın finasmanini  mafya üzerinden kirli paralar, uyuşturucu, silah ticareti hatta kadın ticareti ile sağlamışlar ise,  bu haydutların yine bu şekilde servetlerine servet katmalarina nasıl sessiz kalkınmışsa yüzyıl önce Mustafa Kemal ve arkadaşları nasıl ki  bizim canımız ve malımız ile cumhuriyetin temellerini atmislarsa ,O dönemde halkımıza karşı soykırım sürecine katılan haydut ve cetelerin de Pontoslu Helenlerin mallarini çalmalarına asla ses çıkarmadılar, bu yönlü idari amirlerin sürekli sikayetleri oluyordu ama Nutukta da Mustafa Kemal’in söylediği gibi bu çeteleri haydutları, haydutlarin başını da yargılanmaya karşı da korumuştur.
Lavrio Mülteci Kampi
Lavrio Mülteci Kampi
Cumhuriyetin kuruluş kodlarında çetecilik, haydutluk, darbeler, birbirine suikastler vardır. Bu durum böyle olunca günümüze kadar bu durum süregelmiştir. Ben 90lı yıllarda biliyorsunuzdur bölge de askerdim. Türkiye Cumhuriyeti’nin Kürtlere karşı yürüttüğü soykırım savaşının hem şahidi hem de uygulayıcıları arasındaydım.O dönemde yüzyıl  önce olanlarlar ile bugün Sedat Pekerler ile ortaya saçılan ilişkilerin benzeri bir durumun yaşandığını Jandarma istihbaratı elamanı Huseyin Oğuz ve Itirafçı Kahraman Bilgiç’in itirafları ile ortaya çıkarılan Yüksekova çetesi ole görmüştük.Yine iyi biliyorsunuz ki aynı dönemde Susurluk da patlamisti.Bugün nasi ki siyasetçi, mafya, polis, asker ilişkileri ve yaptıkları suçlar ortalığa yayılmışsa o dönemde benzer şeyler ortaya çıkmıştı.Cumhuriyetin başındaki irade nasılsa koruyabildiği kadar o çeteleri kendi sistemlerinin bekasi için korumuşsa 90li yılların  sonunda ortaya cikan pisliklerin kapatılmasında da benzer şeyler yaşanmıştı.Bugün Sedat Peker aslında o dönemde yaşadığı  şeyleri kendisini kurtulabilecek kadar anlatıyor, büyük ihtimal ile bir yerlede artık blöfünün görüleceğini ve anlaşma umudunun olduğunu düşünerek bunu yapıyor.Aslında biraz da zaman bize bu gösterinin nasıl ilerleyecegini gösterecektir.Ama unutmayın burjuva faşist soykırımcı sistem kendi bekasına halel getirmemek için gerekirse bu tür benzer kişilikleri geçmişte nasıl yok ettiğini biliyoruz. Topal Osmanlardan, Yakup Cemillerden, Abdullah Çatlılara bu böyle ilerledi.Buradan bir yüzleşme süreci çıkar mı? Muhalefetin güçlü olmadığı, bu klikleri zora düşürecek, buna mecbur bırakacak bir dönemin yaşanmadığı sürece böyle şeyleri beklemek sadece hayaldir. Mufalefet buradan hakaretle ortaya çıkan bu pisliğin üzerine yoğunlaşmali ve kampanyalar ile klikleri zorlanacak çalışmaları yapmak zorundalar.Yine oyuna , provokasyonlara gelmeden Kürtlere karşı yapılan kirli savaşın hem nedeni, hem neticesi  olan bu sistemin temelde çözülmesi Kürt sorununun da çözülmesinde yattığını  unutmadan çalışmalara yaklaşmaları gerekmektedir. Bunlarin temel var olma nedeni yüzyıl önce nasıl Helenler ve Ermeniler ise bugün de Kürtlerdir. Tüm kamuoyu bu anlamıyla daha duyarlı olmalı sistemin kendisine yüklediği o ırkçı, söven kodlamalar ile de hesaplaşmalıdir, bu hesaplaşma ve yüzleşme olmadığı sürece bu zeminden doğacak mafyalaşma asla önlenemeyecektir, bunu bilerek yaşama olanlara yaklaşılmalıdır
KÜRTLERİN YENİLGİSİ HEPIMIZIN YENİLMESİ, KÜRTLERİN KAZANMASI HEPIMIZIN KAZANMASI DEMEKTIR 
Bugun Maalesef  Türkiye’de bu durumla yüzleşecek derli toplu  bir muhalefet yok. Turkiye’nin kuruluşundan bu güne gelen bu çeteci, soykırımci, faşist yapı önündeki tek engeli Kürtler, bu yüzden Kürtlerin bugün öz savunma gücü olan PKK’yi kuşatıp yok etmek için her şeylerini devreye sokmuş durumdalar. Bu yüzden başta sayın Abdullah Öcalan yoldaş olmak üzere hapishanelerde uygulanan tecrite, izolosyana karşı direnişin parçası olmak öylesine bir şey değil tarihin önümüze koyduğu bir ödevdir.Sayın Abdullah Öcalan şahsında tüm hapishanelerle uygulanan tecrit ve izolasyon politikası topluma ve onun barışa olan özlemine yapılan top yekûn bir saldırı olduğunu unutmamak gerekiyor.
Benim de dahil olduğum tarihi direnişler ile dolu olan Lavrio kampinda Sayin Abdullah Öcalan şahsında hapishanelere gerçekleştirilen saldırıları, tecrit ve izolasyonu protesto etmek ve içerideki tutsak direnişçiler ile dayanışma için yaptığımız açlık grevini de bu kapsamda değerlendirnemiz gerekiyor. Türk soykırımcı çete devletinin geçmişte de, bugün de izlediği biricik yol soykırım ve katliam için yöneldikleri toplumları iradesizlestirip, tecrit altına alip yok edinceye kadar saldiriya devam etmektir. Imrali’ya, hapishanelere, PKK’ye, HDP’ye ve onların yanında duran dostlarına saldırılar hep bu temelde gerçekleşmektedir. Azgın emperyal, faşist, soykırımcı çete devletinin  isteklerinin Kürt soykırımı ile de  son bulmuş olmayacağını Karabağ, Libya, Akdeniz,Ege provokasyonları da göstermiştir. Bu yüzden öncelikle Kürdistanlı, Türkiyeli muhalifler ve halklar daha sonra da başta Yunanistan, Ermenistan ve diğer bölge devletleri ve halkları da olmak üzere yüzyıl başında ortaya çıkmış ve bugün dünden az olmayan soykırım ve yayılmacılık arzuları son safhaya ulaşmış bu sömürgeci, inkârcı, soykırımcı devlete karşı ortak  mücadele hattı geliştirmek durumundadırlar. Bu anlamıyla Kürtlerin yenilgisi hepinizin yenilgisi, kazanması ise hepimizim kazanması şiarıyla  Başta Sayin Abdullah Öcalan yoldaş olmak üzere hapishanelerde tecrit altindaki tüm yoldaşların sesi olmak için, içerde, dışarıda bu tecritin kırılması için tüm gücümüzü seferber etme çağrısında bulunuyorum . Bu vesileyle bir kere daha yaşasın açlık grevi direnişimiz , yaşasın Kürt halkının haklı ve meşru direnişi, ve yaşasın halkların eşit birlikteliği diyorum