Barış İçin Aktivite
Barış I Eirini I Peace I Aşiti

Paris’te isyan l Nazan Üstündağ

Paris görüntüleri en çok da o yüzden şahaneydi. Aynı aşkınlığın bu kez Paris’te ortaya çıkışı. Avrupa bunu hak ediyor.

0 108

Hayatta beni siyasi olarak çileden çıkartan çok şey var tabii. Ama sanırım halkın isyan ve öfkesine ayar çekmek bunların ilk onuna girer. Sokağa çıkma, çık ama fazla coşma, coş ama ölçülü ol. Halkımız politiktir demek, biraz da halkımızın neye nasıl tepki vereceğine dair kadim bir bilgisi vardır demek olmalı oysa. Bazı şeyleri dile getirmese de, hisseder, öngörür, kendine güvenir. Mesajı alır gerekli biçime dönüştürür, kendi emeğini katıp forma kavuşturur.

Paris’te; tam Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’in katliamının 10. yıldönümüne, bu katliamı çevreleyen karanlığın aydınlatılmadığının bir kez daha yüzlere vurulmasına ve böylelikle TC ile AB arasındaki Kürtlere karşı her daim işbirliğinin bir kez daha acı acı hatırlanmasına 5 kala, sevgili Ferhat Encü’ye atılan tokattan az kalmayan bir tokat atılıyor yüzümüze. Paris’in ortasında bir katliam daha. Elbette kimse ‘münferit bir ırkçı saldırı’ laflarını yemeyecek.

Yani Abdullah Öcalan’ın CPT ile görüşmediği tam ortaya çıkmışken, saldırılar sürer ve  Rojava’ya tehdit bitmek, bilmezken… Bunların hiç ama hiç ama hiç ama hiç birine Avrupa’dan ses gelmezken… Tam tersine, inatla, Abdullah Öcalan adı Avrupalı hiç bir yetkili tarafından ağıza alınmaz, Kürtler Avrupa’da da kriminalize edilip sloganları yasaklanır, Türkiye ile açık seçik iade pazarlıkları yapılırken… Katliam… Paris’te… Kışın… Bir kez daha.

Halk buna isyan eder. Bendine sağmaz taşar, gerekirse hatta gerekmezse dahi Fransa’nın polislerini taşa tutar. Tutmasalar PKK terör örgütü listesinden mi çıkacak? Rojava mı tanınacak? Kimyasal silah kullanımı mı araştırılacak? Abdullah Öcalan’ın her tutuklu gibi avukatlarını görmeye hakkı olduğu mu hatırlanacak? Yoksa “Kürtlerin IŞİD’e karşı mücadelesi “diyerek hava sahası mı kapatılacak, IŞİD’li Avrupa vatandaşları Rojava’dan mı alınacak?

Biz 2000’leri Türkiye’de yaşamış olanlar. “Biz muhatap olacak son kuşağız,” “Gençler eylemlerde rahat durmuyorlar” gibi bin bir biçimde sokağa ayara çok şahitlik ettik. Çok duyduk bunları. Oysa şimdi şu Türkiye ikliminde, belki de iktidarın böylesi güçlenmesinin sebebi esas olarak o gençlerin şehirlerin sokaklarında, isyanlarında ve düzensiz aşkınlıklarında rahat bırakılmamasıdır. Ne büyük gücümüzdü onlar. Ne büyük kozumuz. Ne büyük aşkımız.

Paris görüntüleri en çok da o yüzden şahaneydi. Aynı aşkınlığın bu kez Paris’te ortaya çıkışı.
Avrupa bunu hak ediyor.
Avrupa Kürdün gücünü görmeyi hak ediyor.
Avrupa isyanın tehdidini, kendisinin ne yaptığını çok ama çok iyi bildiğimiz konusunda uyarılmayı çok çok hak ediyor.
Avrupa’nın sömürgeci bir güç olduğunu ona hatırlatacak ateşin bizde olduğunu görmeyi hak ediyor.

Abdullah Öcalan CPT ile görüş-e-mediyse, bunun tarihsel bir anlamı var. Bana göre Paris’te sokakları titreten isyanda bu ana da bir cevap olundu.

IŞİD’le savaşmak üzerinden kurulan batı-ile-tehlikeli-ortaklık sonuçta Kürtlere tarihsel bir aktör olmanın şartını sürekli olarak iyi savaşçı olmak olarak dayatıyorsa, o savaşçılık neymiş herkes biraz görecek… Nasibini alacak. Bence…

 


Nazan Üstündağ kimdir?

2005-2016 yılları arasında Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde öğretim üyeliği yaptı. Şu anda Berlin’de yaşamaktadır. Nokta dergisi ve Özgür Gündem gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. Anne, Siyasetçi, Gerilla: Kürt Özgürlük Hareketi’nde Kadınların Siyasi Tahayyülü (Mother, Politician, Guerilla: Women’s Political Imagination in the Kurdish Movement) kitabı yakında İngilizce olarak Basımevi Fordham University Press tarafından yayınlanacaktır.