Barış İçin Aktivite
Barış I Eirini I Peace I Aşiti

PONTOS SOYKIRIMI HALA DEVAM EDIYOR

Sistem Karadenizde insanları Pontos Paranoyası üzerinden esir tutuyor, bunu da Veli Küçük gibi Ergenekoncu çetelere havale etmiş, Batıyı da Kürt fobisi üzerinden esir almiş durumda, burada ceteler iktidar ilişkilerini yenilerken hükümet ile birlikte de halkalara karşı insan üstü bir çabayla soykırım politikalarını da canlı tutmaya devam ediyorlar

0 106

Yannis Vasilis Yaylali

1914 ile 23 arasında başta soykırımcı Mustafa Kemal olmak üzere Türkiye Cumhuriyetinin kurucularının içerisinde olduğu hatta kurucu meclisin dâhil olduğu soykırımda yaşamlarını kaybetmiş olan 353.000 canımızı saygı ve minnetle aniyorum, soykırımcıları buradan bir kere daha lanetliyorum Soykırımlarda sadece insanin kendisi hedef değildir ayni zamanda o insanın halkın tüm biriktirmiş olduğu değerler sistemi tümüyle hedef noktasındadır. Bu duruma en iyi örnek

Topal Osman Dr. Rıza Nur arasında yaşanan şu diyalog da geçer

“…Ben cahil bir adamım. Yalnız bir gayretim var; Türküm, Müslüman’ım. Evet, Türk’ü, dini gavurlardan kurtarmak için çalışıyorum. Başımı bu yola koydum.
–Osman Ağa’nın bu sözü bana çok te’sir etti. Pek sevdim. Hem dindar, hem Türkçü. İkisi birden bu cahil adamda, mükemmel şey. Sonra bilfiil büyük bir cesaretle harpler ediyor. Yanıma çağırıp oturttum ve kendisine; Ağa! Sen Ferid Bey’e, bilmem kime bakma! Yaptığın yanlış değil. Tamamıyla doğrudur. Haklısın, vatana büyük hizmetler etmişsin. Bildiğin yolda devam et! Dedim. –Ya bunlar sonra bir şey yaparsa?, dedi.
– Ben senin tarafındayım. Korkma! Dedim. –Ağa, Pontus’u iyi temizle, dedim.
– Temizliyorum, dedi.– Rum köylerinde taş taş üstüne bırakma, dedim.
– Öyle yapıyorum ama kiliseleri ve iyi binaları lazım olur diye saklıyorum, dedi.
– Onları da yık, hatta taşlarını uzaklara yolla, dağıt. Ne olur ne olmaz, bir daha burada kilise vardı, diyemesinler dedim.– Sahi öyle yapayım. Bu kadar akıl edemedim, dedi.”

Sadece insanlarımız değil sonrasında bizi çağrıştıracak her şey günümüze kadar hedeflerinde oldu. Yani soykırım sürecini belirtmek için 1914 ile 23 ifade etsek de bizlere ve varlığımıza ilişkin soykırım süreci hala devam ediyor. Bu yüzden ellerinde 1453 yilindan beri esir bulunan #Ayasofya’mıza böyle hunharca saldırıp davullar ile zurnalar ile camiiye çevirdiler. Biz Rumlar için Ayasofya kabe gibidir, benzetme yapmıyorum gerçekten öyledir. Bugün iktidar ortaklığı yapan güçler bunu çok iyi biliyorlar.

Pontos topraklarinda bulunan Sümela manastırı da öyledir.Ya bakim adi altında yıllarca kapalıdır ya da her an Sümela üzerinden provokasyon üretmek için olan içindedirler, Trabzon, Giresun, Gümüşhane , Ordu, Samsun, Sinop’ta benzer bir çok provakasyonu görüyoruz. Tarihi ve inançsal değeri bulunan yerlerimiz fox göre göre definecilere peşkeş çekiliyor, ya ahira dönüştürülüyor ya da normal mülk gibi satıyorlar. Tüm bu evreler bize ve varlığımıza soykırım pratiğinin devam ettiğinin ifadesidir. Bunlara basit ihmal gözüyle aska bakamayız. O yüzden bu konuda duyarlı olan kesimlerin bu tutuma karşı seslerini yükseltmesi lazim. Sümela da ikonalarımıza kadar saldırıldığını görüşürüz.Ayasofya’da imparator kapısinin ahşap kesimlerine zarar verildiğini yeni öğrendik, daha neler yapılıyor bilemiyoruz. Müslümanlar Türkler hep hoşgörüden bahsederler ama bu sadece kendi haklarıyla ilgili olunca geçerlidir. Sözlerine değil de başka halkların inançları ve kimlik hakları soz konusu olunca Isid neyse benzer tavırları maalesef onlarda da görüyorsunuz.

SOYADI KANUNU VE SOYKIRIM

Bunu özellikle benim için de sorduğunuzu düşünüyorum, çok yeni bir zaman da soyadımı değiştirmek için avukatım aracılığyla Bafra hukuk Mahkemesine başvurduk, mahkeme başvurumuzu kabul etti. Şimdi davanın devamı için mücadeleye hazırlanıyoruz .Türk devleti ve hükümetleri konuşunca zannedersiniz ki ülke güllük gülistanlık ve dünyanın en işleyen demokrasisi burada ama öyle olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Mesela konuştuklarında Türk milleti kavramının ırkçı bir nitelik olmadğını söylüyorlar, Türkiye Cumhuriyetine vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes Türk’tür deniliyor. Peki gerçekten öyleyse yani bu Türklük kavramında bir ırkçılık nüvesi barınmıyorsa 2525 sayılı ‘Soyadı Kanunu’nun 3. maddesi nedir. Bu maddeyi şimdi size okuyorum “Rütbe ve memuriyet, aşiret ve yabancı ırk ve millet isimleriyle umumi edeplere uygun olmayan veya iğrenç ve gülünç olan soyadları kullanılamaz.” Burada biz müslüman ve Türk olmayan halkları ilgilendiren ‘yabancı ırk ve millet isimleriyle’ soyadı kullanamaz kısmıdır. Biz ne zaman soyadımizi kendi kimlik ve değerlerimize uygun şekilde almak istediğimizde bu kanun duvar gibi üzerimizde yükseliyor. Şimdi bu yasak ingilize, fransıza, ya Alman’a karşı yapılmaz çünkü Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı değiller , o zaman bu direkt bizim varlığımıza dönük olarak yapıldığı gün gibi ortadadır. Şimdi başa dönersek eğer Türk milleti kavramı ırkçı bir nitelik taşımıyorsa o zaman biz Pontos Rumlari, Ermeniler, Süryaniler ve diğer farklılıklar tüm değerlerimizle bu bütünün parcasiysak o zaman bu kanunun 3. maddesi neden var ?

Çok açık ifâde edeyim ki bizim canımız ve malımız üzerinden yükselen bu Cumhuriyet’in soyadı kanunu da dâhil bir çok kanun maddesi benzer ırkçı ve soykırımcıdir. Bizlere yüz yıl önce uygulanan soykirimin devam etmesini sağlarlar.Mustafa Kemal’i koruyan kanun maddesi, Türklüğe hakaret içeren kanun maddesi hem soykırımcıları korumak hem de soykırımı kanunda devam ettirmek için varlıklarını koruyorlar.Benim soyadi davam sadece kişisel değil aynı zamanda halkımıza uygulamada olan soykırım maddelerinin anayasa ve diğer kânun ve mevzuatlardan çıkarmak içinde açılmıştır.

Biz Pontos Rumlari Mustafa Kemal’ de dâhil Cumhuriyetin diğer bir çok kurucu üyesini soykırımcı olarak görüyoruz ve o dönemle halkımıza yapılanlar ile yuzlesilebilmesi için mücadele yürütüyoruz. Ben Yunanistan’a mülteci olarak sığınmak sorunda kaldım ve şimdi Selanik’te yaşıyorum , Ayasofya davulla zurnayla camiiye çevrilince sosyal medya hesabımdan Yunan hükümete seslenerek bir öneri yaptım ve dedim ki Yunansitan’da Pontos soykırımı tanınıyor mu ? Evet tanınıyor, peki o zaman Soykırımın bir numaralı zanlısı Mustafa Kemal evi Selanik’te ne arıyorneden bu ev kapatılmıyor. Ayasofya saldırısına da çok anlamlı bir cevap olur dedim. Iki gün geçmeden Mustafa Kemal’in hatırasına hakaretten bana Turkiye’den dava açıldı.Bize yapılan soykırımı sorgulayamiyorsunuz, varlığımızı tehdit eden soykırım yasalari buna izin vermiyor. O yüzden de bu mevzuata ve kanunlara da hukuksal anlamda savaş açmış durumdayız.

PONTOS PARANOYASI’NIN MUCIDİ VELİ KÜÇÜK ÜMİT ÖZDAĞ ÜZERİNDEN KARADENIZ’DE OPERASYONLARINA DEVAM EDIYOR

Elbbette sadece Pontos ve Türkiye’de ki aktivistlere savaş açmadılar, saldırı ve yönelimler dirrekt Pontoslu olam tüm Rumlara, Pontuslu Rum aktivistlere yapılyor. Zaten hiç ayrım yapılmadan o halkın tümüne saldırı yapıldığında soykırım sürecininin parçası haline geliyor. Kamuoyunu takip edenler bilecektir Sümela manastırı çok uzun süredir bakim adi altında kapalıydı. 15 ağustos 2021 tarihinde Sümela manastırında ayın yapılacağı haberi duyuldu bunun üzerine Ekümenik Patrik Bartholomeos: ” Biz Hristiyanlar için Meryem Ananın kutsiyeti tartışılmaz mahiyettedir ve onun adını taşıyan bu müstesna manastır özellikle Rum, Gürcü ve Rus Ortodoks toplumları için manevi bir sembol teşkil eder’ ….’ Bundan dolayıdır ki her yıl 15 Ağustos’ta Sümela’ya heyecanla gelmeyi, ayin düzenlemeyi ve dua etmeyi sabırsızlıkla bekliyoruz. ‘ diyerek haberi de doğrulamış oldu. Yunanistan’da yaşayan Pontos kökenli Yunanlılar için Sümela manastırı haç yeri kadar kutsaldır. Bir çok Pontoslu aktivist gibi Trabzon’daki Sümela Manastırı’nda yapılacak ayin için Türkiye’ye gelmek isteyen Yunanistan Pontusluları Federasyonu Başkanı George Varythymiadis’in Türkiye’ye alınmadı. İstanbul Havaalanı’nda gözaltına alınan ve 6 saatlik gözaltı sonrası Varythymiadis ıstenmeyen insan ilan edildiğini öğrendi ve sonra da sınırdışı edildi.Bu olayın ardından bir çok Pontoslu aydin, sanatçı, sporcu sınır dışı etildi.

Daha bir kaç gün önce de Trabzonspor şampiyonluk kutlamaları programı dahilinde davet edilen Pontos kökenli Yunanistnalı kemence virtüözü Matthaios Tsahouridis’e karşı sosyal medya hesabından geliştirilen linç kampanyası sonrasi son dakika da Trabzonspor şampiyonluk kutlamaları programından çıkarıldığı kendisine iletildi. Aslında bu provakasyonu yapan Ümit Özdağ denilen kişini arkasındaki ismi tüm Türkiye Iyi tanıyor. Ergenekoncu çete lideri eski general Veli Küçük, Veli Küçük daha önce de benzer bir provakasyonu 1998 yılinda Pontoslu kökenli Yunanistan’lı yazar Yorgo Andreadis’in ıstenmeyen insan ilan edilmesi için benzer linç organizasyonunu gerçekleştirmişti. Hrant Dink’i katledilen çete oluşumu da onun işidir.Jitem örgütlenmesini Karadeniz’e taşıyan kişidir. Soykırımımızda büyük rol oynayan katıl ve cani Topal Osman’in aklanma işinde de yıne o organizatördü.

Şimdi devletin himayesinde çalışan bu çete Zafer partisi lideri olan Ümit Özdağ eliyle benzer bir provokasyonu Trabzonlular tarafından da sevilen kemençe sanatcisi Matthaios Tsahouridis yaptılar.Bakalim bir sonraki adım ne olacak, eğer devlet bir sonraki seferde Turkiyeye girmek ısteyen sanatçıya istenmeyen adam ilan edildiniz derse o zaman Jitemin uyuyan hücreleri Karadenizde tekrar aktifleştirildi demektir. Ekümenik Patrik Bafra Otkaya kilise harabelerini ziyarete gitmişti. O sürecin öncesi ve sonrası provakasyonlarin örgütleyicisi yine bunlardı.

Bunlar Gayri Nizam Harp elamanları, yüz yıl öncesinde Pontos soykırıminda nasıl rol oynamışlarsa bugün de benzer şeyleri yapmaya ve soykırımi bu alanda da sürdürmeye devam ediyorlar. Bunlar özellikle çözüm süreci sırasında tüm Karadeniz’de çözüm sürecini provoke etmek için harekete geçtiler. Çözüm süreci bitince doğal ortak olarak hükümetle hareket etmeye başladılar

Şimdi Karadeniz bunların kontrolunda koca bir takımın geri adım atması bu kıytırık Ümit Özdağ yüzünden değil adil arkasındaki ağababalari yüzünden olduğunu düşünüyorum.Belki bir nebze de olsa korkuları olabilir ama asıl gerçek ise olmayan bir tehdit korkusu (Pontos Paranoyası ) üzerinden iktidarlarını inşa etmek, en azındann iktidara, ranta ortak olmak istiyorlar. Bu ittihatçı, genç jöncu Türkçüler Cumhuriyeti de benzer şekilde kurmadılar mi ? Bunlarda yalan,dolan,suikast, darbe, provokasyon çok sıradan işler . Nasil ki bizim soykırımınız üzerinden Cumhuriyeti kurdular, şimdi de soykırım politikalarını sıcak tutarak bir kesim ıktidarlarini korurken bir kesim de tekrar iktidara ortak hale geldi.

KARADENIZ’DE PONTOS PARANOYASI , BATIDA KÜRT FOBİSI ILE KAMUOYU ESİR ALINDI 

Tüm bunlara olanak veren şey ise Kürtlere yürütülen kirli savaş, bu sayede yaptıkları herşey görünmez gale geliyor.Demokrasi rafa kaldirildilca bunlar gibi çete oluşumları devletin milis güçleri durumuna geliyorlar ve kimse de kafasını kaldırıp neler oluyor diye soramıyor, çünkü savaş dönemleri akıl rafa kalkar ve refleskler devreye girer, bu dönemde her türlü çirkinliğin önü açılır. Nefret,ırkçılık,ve yüzyıllık soykırım yeminleri yenilenir.

Böylesi dinamiklerin olduğu dönemde halklar ve diğer inançlar ortak hareket etmeliler, burada kazan kazan yoktur, mesela en büyük dinamik güç Kürtler, Türkçülük projesi kapsamında soykırım politikaları en azılı şekilde üzerlerine gidiyor. Bu durumu seyredip birşey yapmazsak, Kürtler yenilerse biz asla kazanamayız ama Kürtler tüm halkların dayanışmasi ile de kazanirsa o zaman belki bizim için de bir umut doğar. Yüz yıl önce yaşanan hataları tekrarlamamamiz lazım. Geçmişte halklar mezarlığına böyle döndük unutmayalım. Sistem Karadenizde insanları Pontos Paranoyası üzerinden esir tutuyor, bunu da Veli Küçük gibi Ergenekoncu çetelere havale etmiş, Batıyı da Kürt fobisi üzerinden esir almiş durumda, burada ceteler iktidar ilişkilerini yenilerken hükümet ile birlikte de halkalara karşı insan üstü bir çabayla soykırım politikalarını da canlı tutmaya devam ediyorlar Bu durumu sona erdirebilecek şey birlikte mücadeleden geçiyor ama bu gerçek oyle lâf olsun diye söylemiyorum .Bizi birbirimize karşı dusmanlastirarak varlıklarını sürdürenler ancak bu politika boşa çıkarıldığında kaybeder,yenilir. Belki böylece yüzyıl önce halkımıza karşı başlatılan ve hala da devam ettirilen soykırım politikasını boşa çıkarabiliriz.

19 Mayıs anma günü vesilesiyle dünyanın dört tarafına dağılmış olan halkımıza selamlarimi iletiyorum. Bize karşı soykırım politikalarını hayata geçirenler ile yüzleşinceye kadar kaybettiğimiz her canımıza sözümüz olsun ki durmayacağız, bedeli neyse ödeyeceğiz ama sonunda mutlaka halkımıza yapılanların hesabını soracağız, dostlarımızı da bu mücadele de yanımızda görmek istediğimizi bir kere daha belirtiyoruz