Barış İçin Aktivite
Barış I Eirini I Peace I Aşiti

‘Roboski karanlık dehlizlere itilmekle kalmadı, üstüne beton döküldü’

Roboski'de ailesinden 11 kişiyi kaybeden Ferhat Encu, 9 yıl boyunca yargının baskısıyla karşı karşıya kaldıklarını anlattı. Ferhat Encu, "Bu katliam Ankara'nın karanlık dehlizlerine itilmekle de kalmayıp üstüne beton döküldü" dedi. Mehmet Encu da içinde bulundukları durumu "Acılarımız katliam bu gece olmuş gibi taze" diye anlattı ve mücadelelerinin süreceğini söyledi. Eren Keskin: "İktidarın ve muhalefetin resmi ideolojiyle biçimlendiği bir yerde bizim işimiz ne yazık ki çok zor."

0 59

Neşe Idil l Duvar

Roboski Katliamı’nın üzerinden dokuz yıl geçti. 19’u çocuk olmak üzere 34 sivilin Türk savaş uçaklarının bombardımanı sonucu öldüğü katliamın failleri yargılanmadı. Ailesinden 11 kişiyi katliamda kaybeden eski HDP milletvekili Ferhat Encu, köyün travma yaşamaya devam ettiğini belirtirken, oğlunu ve iki kardeşini yitiren Mehmet Encu adalet arayışlarının süreceğini vurguluyor. İnsan Hakları Derneği Eş Başkanı Eren Keskin ise cezasızlık konusunda devletin tavrının her zaman aynı olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Bu coğrafya bir soykırım coğrafyası, burada kimse adalete erişememiş ki…” Ferhat Encu, Mehmet Encu ve Eren Keskin ile Roboski’yi ve bugüne kadar yaşananları konuştuk.

FERHAT ENCU: ACI VE YAS YAŞIYOR ROBOSKİ

Roboski Katliamı’ndan bugüne aileler neler yaşadı? 

O katliam görüntüsü bütün dünya tarafından izlendi. Devlet bombardıman yaptıktan sonra aileleri acılarıyla baş başa bıraktı. Bombardıman 45 dakika sürdü, sonra devlet geri çekildi ve aileler parçalanmış bedenleri kendi elleriyle taşıdı. Bombalanan bölgeye gittiklerinde 13 kişi hayattaydı ama birçoğu yolda yaşamını yitirdi. Sırtlarda hastaneye taşınan 1-2 kişi yaralı bir şekilde kurtuldu. Katliamın sabahında ortaya çıkan görüntülere bakarsanız nasıl bir travmanın oluştuğunu tahmin edersiniz. Parçalanmış bedenlerin çuvallara koyulması, katır sırtında taşınmaları, coğrafyanın şartları nedeniyle traktör römorklarına üst üste konulmaları, otopsinin Uludere’de yapılması ve buna benzer birçok etken o aileler üzerinde büyük bir acı ve travmaya sebep oldu.

ferhat encu
Ferhat Encu: Baskı ve tehditlerle karşı karşıya kaldık.

Bu travma geçmedi, Roboski katliamında yaşamını yitirenlerin anneleri, kız kardeşleri hala siyah giyiyorlar. Bu köyde eskisi gibi düğünler, eğlenceli etkinlikler yapılmıyor. Nikah ya da nişan töreni yapılıyor sadece. Böyle bir acı ve yas yaşıyor Roboski. Bunun geçmemesinin en büyük sebeplerinden biri bu katliamı gerçekleştirenlerin, yani bu devlet aklının, Roboski Katliamı’yla yüzleşmemesi.

‘BİLİNÇLİ VE PLANLI OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUZ’

Biz ilk günden beri bu katliamın bilinçli ve planlı yapıldığını söylüyoruz. Bu çocuklar köyden ayrıldıkları andan itibaren heron onları izliyor. Belki dört saatlik bir heron görüntüsü var. Bu heron sesini duyan ve diğer tarafa geçmek isteyen bazı kişiler yolun ortasından döndüler. Bazıları sınırı geçtikten sonra döndü, bazıları sınırdan döndü ve bazıları daha önce döndü. O heron o insanları izliyordu. O sınırı geçişi izliyordu. Dolayısıyla biz bunun bilinçli ve planlı bir katliam olduğunu düşünüyoruz.

Geçtiğimiz dokuz yılda devletin suçlarını konuşmamız nedeniyle gözaltılar, baskılar, para cezaları, tutuklamalar, yani siyasallaşmış yargının sopasıyla karşı karşıya kaldık. Sadece siyasallaşmış yargının zorbalığıyla değil, aynı zamanda buradaki askeri yetkililerden tutun, kolluk kuvvetleri ve idarecilerin de baskıları ve tehditleriyle karşı karşıya kaldık. Biz bu süreçte mücadele etmeye ve direnmeye devam ettik. Şu anda bile 16 tane kişi Şırnak Ağır Ceza Mahkemesi’nde terör örgütü propagandası yapmakla suçlanıyor. Delil olarak Roboski anmasına katılmalarını ve orada attıkları sloganları gösteriyorlar. Böyle bir yargı mekanizmasıyla, saldırısıyla karşı karşıya Roboski aileleri.

Ben üç yıla yakın cezaevinde yattım, kardeşime 5 yıl ceza verildi. Böyle bir devlet aklıyla karşı karşıyayız. Bu adalete ve hukuka olan inancı zayıflatıyor.

Bizim dokuz yıldır çalmadığımız kapı kalmadı, bütün siyasi partilerin grup başkanvekilleriyle görüştük. Erdoğan’la görüştük ve bütün taleplerimizi ilk elden ilettik. “Eğer siz bu katliamın sorumlusu değilseniz sorumluları yargılayın” dedik. “Eğer sizseniz, biz bundan sonra sizi muhatap almayacağız ve bu gerçekliği tüm çıplaklığıyla herkese anlatmaya çalışacağız” dedik. Sonrasında bütün iletişimler koptu. Oradaki ailelerin duruşunun net olmasıyla karşı saldırıya geçtiler. Zorlu bir süreç yaşadık.

SAVCI ‘CENAZE NİYE TOPLU OLDU’ DİYE SORDU

Bu dokuz yıl içinde hukuki süreç nasıl ilerledi? 

Biz katliamdan bir hafta sonra 34 kişinin aileleri olarak Uludere Savcılığı’na faillerin yargılanması için başvuruda bulunduk. Fakat savcı bu talepleri dinlemek yerine aileleri sorguya çekti. “Cenaze niye toplu oldu,” “Toplu gömme fikrini size kim verdi,” “Merasimde niye slogan attınız,” “Siyasi partiler niye katıldı” gibi saçma sapan sorular sordular ve ailelerin acılarını derinleştiren bir tavırla karşı karşıya kaldık.

Sonrasında Diyarbakır Özel Yetkili Savcısı dosyaya el koyup üzerine gizlilik kararı koydu ve dosya bir buçuk yıl tozlu raflarda bekletildi. Bir buçuk yıl sonra yetkisizlik kararı vererek dosyayı askeri savcılığa gönderdi. Askeri savcılık da bir süre beklettikten sonra takipsizlik kararı verdi. Takipsizlik kararından sonra aileler toplu bir şekilde bireysel başvuru haklarını kullanarak Anayasa Mahkemesi sürecini başlattılar. Bu uzun bir süreçti, iki yıl bekledik. Çıkan karara baktığımızda esasa girmiş öncesinde, fakat siyasi bir elin o dosyaya uzamasıyla birlikte esastan çıkıp usüle dönüşmüş. Yani bu dosya usülden reddedildi. Gerekçe birkaç ailenin avukatlık vekaletinde eksiklikler olduğu şeklinde. 40 başvuru var, 29’unun tüm dosyaları tamdı, 11’inde eksik dosya sıkıntısı vardı, fakat toplu bir şekilde bir değerlendirme yapıldı ve kabul edilemez bulundu. Bu eksiklikler davayı teslim ettiğimiz Şırnak Barosu’nun birebir sorumsuzluğundan kaynaklandı. Biz eleştirilerimizi kendilerine ilettik, bunun sorumsuzluk olduğunu da söyleyebiliriz.

Daha sonra AİHM’ye gittik. AİHM’den bir beklenti içerisindeydik. Bu hukuksuzluğa son verecek, katillerin yargılanmasını sağlayacak ya da Türkiye’den bunu talep edecek bir kararın çıkmasını bekliyorduk. Fakat devlet oraya da müdahale etti, ciddi bir lobi yürüttü.

AİHM kararına dosyadaki eksiklikler mi neden oldu? 

Biz AYM sürecinde bu sorumsuzluklarından kaynaklı dosyadan el çektirdik Şırnak Barosu’na. Dosyayı AİHM’e farklı bir avukat grubuyla götürdük. Bu avukat grubuna vekaletlerimizi verdiğimizde gözlerine inanamadılar. “Böyle bir başvuru olabilir mi” dediler. Temel şeyler bile yapılmamış. Toplu katliam gerçekleşmiş, bu katliamın bir sürü mağduru var ama her aileden bir kişi mağdur olarak gösterilmiş. Katliamın yaşattığı zarar ziyanın telafi edilmesi için idari mahkemeye başvuru yapılacaktı, bu bile yapılmamış. 6 ay içinde yapılması gerekiyordu, süresi geçmiş. Böyle bir sorumsuzluk silsilesi içinde bu dosyayı yürütmüşler. Biz de bu dosyayı ellerinden aldıktan sonra 283 başvuruyla AİHM’e başvurduk. Yine o AYM’den çıkan eksiklerden kaynaklı AİHM iç hukuk yolları tüketilmediği gerekçesiyle dosyayı kabul edilemez buldu.

Erdoğan’ın “Bu olayın Ankara’nın karanlık dehlizlerinde kaybolmasına izin vermeyeceğim” sözü havada kaldı. Bu katliam tam da Ankara’nın karanlık dehlizlerine doğru itildi ve itilmekle de kalmayıp üstüne beton döküldü.

‘FARKLI BİR ANLAYIŞ GELDİĞİNDE UMUDUMUZ OLACAKTIR’

Bundan sonraki süreçte hukuki olarak nasıl bir yol izleyecek Roboski aileleri? 

Burada insanlığa karşı işlenmiş bir suç var. Bunun süresi hiçbir zaman geçmez. Mutlaka bu iktidarlar değişir, bunun hesabı sorulur. Biz buna inanıyoruz ve bunun için de mücadele etmeye devam edeceğiz. Biz yeniden bu dosyayı canlandırmak için avukatlarla görüşmeler yaptık. Üç tane yol izlemeye karar verdik.

15 Temmuz darbe girişiminden sonra Berat Albayrak bu katliamı gerçekleştirenin FETÖ olduğunu söyledi. Bunu delil göstererek yeniden bir yargılama talebinde bulunduk. İdari hukuka başvuruyu, o kullanılmayan yolu tekrar kullanmaya çalışıyoruz. Bir de Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesi’ne başvuru hazırlığındayız.

AİHM için yeniden iç hukuk yollarının yeniden tüketilmesi gerekiyor. Bizi yine uzun bir yol bekliyor. Karanlık bir kuyuda iğne arayışı gibi maalesef.

Ailelerin adalet beklentisi devam ediyor mu? 

Türkiye’deki yargı sisteminden ya da siyasi iktidardan bir beklentimiz yok. Bizi bir arada tutan hesap sorma isteğimiz. Hesap sormanın demokratik yöntemleri var ve her türlü yöntemi kullanmaya çalışıyoruz. Siyasal iktidar değiştiğinde ya da daha farklı bir anlayış ülkeye geldiğinde umudumuz olacaktır.

‘CHP’NİN HESAP SORACAĞIZ DEMESİ GEREKİYOR’

Muhalefetin Roboski Katliamı’na yeterince dikkat çektiğini düşünüyor musunuz? 

Uzun zamandır genel merkez bazında HDP dışında kimse dillendirmiyor. Levent Gök ve Sezgin Tanrıkulu sürecin başından beri takip ediyor ama isimler üzerinden açıklamalar yeterli değil. CHP’nin şunun taahhütünü vermesi gerekir, “Biz iktidara geldiğimizde bu katliamı gerçekleştirenlerden hesap soracağız, bunun için yollar açacağız, bunun sözünü ailelere veriyoruz” demesi gerekir. Burada bir suçüstü hali var, bu tüm çıplaklığıyla ortada. Roboski emir komuta zinciri içerisinde gerçekleşmiş bir katliamdır. Öyle bir top atışıyla yaşanan toplu ölüm değildir. Buradaki bir askeri yetkilinin vermiş olduğu karar sonucu gerçekleşmiş bir katliam değildir. F-16’lardan ve sınır ötesi bir harekattan bahsediyoruz.

28 Aralık gecesinde Milli Güvenlik Kurulu toplantısı vardı ve zaten inkar da etmiyorlar. O dönemin genelkurmay başkanı Necdet Özel talimatı verdiğini söylüyor. MGK sırasında bu bilgi ona geldiyse bunu paylaşmaması imkansız. Roboski Katliamı’nın MGK’da tartışılmış ve hayata geçirilmiş bir katliam olduğunu, oradaki herkesin bundan haberdar ve sorumlu olduğunu söylüyoruz.

Roboski’deki çocukların psikolojisi ne durumda? 

Şüphesiz her çocuk yetiştiği ailenin ruhsal haliyle şekilleniyor. Mesela her yıldönümünde televizyonlar açılır, o katliamın görüntüleri televizyonlarda izlenir, aileler gözyaşı döker. O çocuklar ailelerinin ağladıklarını görünce soruyorlar neden gözyaşı döktüklerini. 3-4 yaşındaki çocuklar bunu soruyorlar. Benim yeğenlerim de soruyor bunu. Anneler de “Burada senin amcan, kardeşin, abin katledildi” cevabını vermek durumunda kalıyorlar. Buradaki ölüm hissini, duygusunu anlamaya çalışıyorlar. Ölümün bir kayıp olduğu bilinci gelişiyor. “Kim yaptı bunu?” diye soruyorlar. Sonuç olarak bir nefret ve korku gelişiyor. Bir askeri, polisi ya da devlet görevlisini gördüklerinde ondan kaçacaklar. Bu çocuklar böyle yetişiyor, böyle yaşıyor. Karşı taraftan acı gördüklerini, haksızlığa maruz kaldıklarını bilerek yetişiyorlar ve dolayısıyla korkuyorlar. Buradaki insanların ruh hali böyle.

MEHMET ENCU: ACILARIMIZ KATLİAM BU GECE OLMUŞ GİBİ TAZE

Roboskili ailelerin acıları nasıl dinecek? 

Biz katliamın ilk gününden bu yana hep adalet istedik. Dokuz yıl geçti ama adalet Roboski’ye gelmedi. Bundan sonra adaletin geleceğine yönelik umudumuz da kesildi. Acılarımız katliam bu gece olmuş gibi taze. Acı ve gözyaşı var Roboski’de. Ben iki kardeşimi ve bir çocuğumu kaybettim. Katliamı yapanlardan hesap sormadan acımız kesinlikle dinmez. Kardeşim Savaş Encü 15, Hüsnü Encü 25, oğlum Erkan Encü 13 yaşındaydı.

mehmetencu
Mehmet Encu: Mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz.

Dönemin başbakanı Erdoğan bu katliamın Ankara’nın karanlık dehlizlerinde kalmasına izin vermeyeceğini söylemişti ama kaldı. Biz olayın peşini bırakmayacağız. Çocuklarımızın katledildiği günde çocuklarımıza söz veriyoruz. Mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz. Gittiğimiz her yerde reddedildik. AİHM birkaç dosya bahane ederek reddetti. Failler ortaya çıkana kadar adalet arayışımız devam edecek. Failler bir an önce hesap versin. Devletten, devlet büyüklerinden, cumhurbaşkanından failleri bir an önce adalet önüne çıkarmalarını ve bize verdikleri sözleri tutmalarını istiyoruz.

EREN KESKİN: BİZİM COĞRAFYAMIZDA CEZASIZLIK POLİTİKASINI AŞMAK ÇOK ZOR

Roboski Katliamı’nda uygulanan cezasızlık politikasının sona ereceğine inanıyor musunuz? 

Roboski bir anda 34 kişinin öldürüldüğü bir katliam ama ondan önce de çok sayıda cinayet ve saldırılar gerçekleşti. Biz İHD olarak 90’larda hak ihlallerinin hemen hemen hepsini raporladık. Şırnak, Lice, Diyarbakır ve birçok yerde benzeri olaylar oldu. Roboski’de birden bire çok sayıda insanın ölümü durumu biraz farklılaştırıyor ama cezasızlık konusunda devletin tavrı her zaman aynı oldu, Roboski’den bir farkı olmadı.

Erenkeskin
Eren Keskin: Devletin hak ihlallerini konuştuğunuz anda terörist ilan ediliyorsunuz bu coğrafyada.

Şu anda 90’lardan farklı olarak sosyal medya her şeyi açığa çıkarıyor, 90’lar gibi değil. O dönemde bir şeyleri gizleyebiliyorlardı. Ama Roboski Katliamı çok açık, herkesin gözleri önünde olmasına rağmen bu kadar gizlenebildi ve yargı da bunda bir araç olarak kullanıldı.

Devlet güçleri tarafından gerçekleştirilen saldırılarda biz hep cezasızlıktan bahsediyoruz. 90’larda faili çok bilmiyorduk ama burada insanlar açık açık F-16’larla bombalanarak öldürüldüler ve devlet “Bu benim suçum değil” dedi. Hakikaten akıl almaz bir durum yaşandı. Burada ailelerin onurlu tavırlarını da hatırlamak gerekiyor. Devlet tazminat ödemek istedi, o tazminatı kabul etmedi aileler.

AKP ve MHP, konuyla ilgili bir meclis araştırma komisyonunun kurulmasını reddetti. Meclisin İnsan Hakları Komisyonu da devletin suçu olmadığına dair bir karar açıkladı. Yani her şey, her alan devletin bir suçu olmadığını söylemek için bir araç olarak kullanıldı. Ne yazık ki uluslararası hukukta da bir hak kaybı yaşandı.

Sizce yeniden AİHM’e gidilebilir mi? 

Uluslararası hukuka başvurabilmek için yeniden bir iç hukuk süreci başlatmak gerekiyor. Aslında Ceza Muhakemeleri Kanunu’na göre bir şans var. Takipsizlik kararının kaldırılması talep edilebilir ve o noktadan devam edilebilir çünkü ortada çok açık bir suç var.

90’larda AİHM, çok acil olaylarda iç hukukun tükenmesini beklemeden kararlar verdi. Fakat daha sonra AİHM çok teknik çalışan bir mahkemeye dönüştü. Biz bundan çok şikayetçiyiz. AİHM Türkiye’yle anlaşarak Anayasa Mahkemesi’ni iç hukukun son aşaması olarak kabul etti. Oysa AYM de bu cezasızlık politikasının iç hukuktaki son destekleyici makamı olarak çalışıyor. AİHM’in teknik bir bakış açısına dönüşü, Roboski’de olduğu gibi hak ihlallerinde sonuç almamıza yeni bir engel oldu.

Aileler adalete nasıl ulaşacaklar? 

Bu coğrafya bir soykırım coğrafyası, burada kimse adalete erişememiş ki. Burada 1915 Ermeni Soykırımı’yla yüzyılın ilk büyük suçu işlenmiş ama bunu konuşmak bile yasak. Devletin hak ihlallerini konuştuğunuz anda terörist ilan ediliyorsunuz bu coğrafyada.

Roboski Katliamı da dahil olmak üzere devletin işlediği ya da devlet güçlerinin fail olduğu suçların tartışılması için muhalefetin güçlü bir talepte bulunması gerekiyor. Ama maalesef bizim coğrafyamızda muhalefet de resmi ideolojiyle biçimlenmiş. Örneğin siz, kendine muhalif diyen CHP’nin ya da İYİ Parti’nin 1915’i tartışmaya açabileceğine inanıyor musunuz? Açmazlar, o nedenle biz çok azız bu coğrafyada. Temel mesele bu.

CHP Roboski’nin üzerine gitmedi bir parti olarak çünkü benzer yöntemler onların döneminde de kullanıldı. Türkiye’de muhalefetin sınırları çok belli. Sezgin Tanrıkulu açıklama yapıyor ama o bunları kişi olarak söylemiş oluyor, parti olarak değil ne yazık ki.

Muhalefetin resmi ideolojiyle gerçekten hesaplaşmak isteyen kesimi son derece sınırlı. Bunlar bir bütün. Bana göre 1915 ne ise Roboski de o. Vedat Aydın’ın, Musa Anter’in, Ferhat Tepe’nin katledilmesi, Özgür Gündem’in bombalanması… Hepsine aynı sistematiğin içinde bakmak gerekiyor çünkü hepsi aynı devlet aklının ürünü. İktidarın ve muhalefetin resmi ideolojiyle biçimlendiği bir yerde bizim işimiz ne yazık ki çok zor. Elbette ki biz mücadeleye devam ediyoruz ama sınırlı sayıdayız. Bu cezasızlık politikasını aşmak gerçekten çok zor bizim coğrafyamızda.

Erdoğan katliamdan sonra “Bu olayın Ankara’nın karanlık dehlizlerinde kaybolmasına izin vermeyeceğim” demişti. Biz hep durduğumuz yerdeyiz ama Erdoğan ve devlet aklını oluşturan kesimler sürekli fikir değiştiriyorlar. Erdoğan, Ankara’nın karanlık dehlizlerindeki aktörlerle şu anda işbirliği yapıyor, o aktörler şimdi kendisinin iktidar ortağı. O nedenle, o gün söylediği sözün bugün bir karşılığı yok. Devlet aklı fikir değiştiriyor sürekli.

Birbirlerine söylemedikleri söz kalmayan kişiler ve kurumlar yanyana gelebiliyorlar ama biz hep durduğumuz yerdeyiz. Biz sadece barış, adalet ve bu ailelerin mağduriyetlerinin giderilmesini istiyoruz.

Kaynak: Gazete Duvar