Barış İçin Aktivite
Barış I Eirini I Peace I Aşiti

Yaylalı: Devlet ve çetelerin önündeki tek engel Kürtler

Aktivist Yannis Vasilis Yaylalı, "Çeteci, soykırımcı devletin tek engeli Kürtler. Kürtler kazanırsa hepimiz kazanır, kaybederse hepimiz kaybederiz" diyerek, tecride karşı seferber olmaya çağırdı.

0 194

Beritan Sarya l ANF

Barış aktivisti Yannis Vasilis Yaylalı, “Kürdistanlı, Türkiyeli muhalifler ve halklar, Yunanistan, Ermenistan ve diğer bölge devletleri ve halkları bu soykırımcı devlete karşı ortak mücadele yürütmeli” dedi.

Yunanistan Lavrion Mülteci Kampı’nda İmralı tecridine karşı devam eden açlık grevindeki 30. grupta yer alan barış aktivisti Yannis Vasilis Yaylalı, ANF’ye değerlendirmelerde bulundu.

‘YUNANİSTAN ÖZÜR DİLEMEK YERİNE HALEN KÜRTLERE YÖNELİYOR’

Birleşmiş Milletler (BM) ve Yunan devletinin Lavrion Kampı’na yaklaşımına tepki gösteren Yannis Vasilis Yaylalı, “Yunan devletinin çeşitli bahanelerle kamptan desteğini çekmesi asla kabul edilemez. Bir Pontoslu Helen olarak Yunan devletine, hükümetine bu tutumundan vazgeçme çağrısında bulunuyorum. Dost dosta böyle yaklaşmaz, böyle davranmaz. Hele hele Pontos Helenleri olarak yaşadığımız soykırımın 102. yıl dönümünü yaşarken bile hâlâ biz Türk soykırımcı sistemin saldırısı ve tehditleri altındayken, dostlarımızı ve düşmanlarımızı netleştirmek durumundayız. Hâlâ soykırımcı, işgalci Türk özel savaş sistemine karşı ulusal bir politika bile söz konusu değildir” dedi.

“Kürt halkına karşı da faydacı tutumdan vazgeçilerek samimi bir ilişki geliştirmek için adım atılmalıdır” diyen Yaylalı, şöyle devam etti:

‘Kürt halkı dostumuzdur, kader birliği yapıyoruz’ diyorsanız bu yaklaşıma uygun davranmamız gerekmektedir. Sayın Abdullah Öcalan şahsında Kürt halkına karşı geliştirilen uluslararası komplo etkilerini bugün dahi sürdürmekte, buradaki rolünden dolayı Yunanistan devleti hâlâ Kürt halkından özür dilememiştir. Özür dilemek bir tarafa Kürtlerin ve muhaliflerin bulunduğu alanlara yönelebilmektedir, bu tavrından bir an önce vazgeçip komplodaki rolünden dolayı Kürt halkından özür dilenmelidir, Lavrion Kampı’nın da hakları geri iade edilmelidir.

ÇETELEŞME 100 YILI AŞAN BİR TÜRK DEVLET GERÇEĞİ’

Türk devletinin kodlarındaki soykırımcı ve çeteci geleneğe dikkat çeken Yannis Vasilis Yaylalı, bu konuda şunları söyledi:

“Bugün Sedat Peker’ler, Alaattin Çakıcı’lar, Abdullah Çatlı’lar cezaevlerinden çıkartılıp Kürt soykırımı için kullanıma sokuldu. Yine bunlar aracılığıyla uyuşturucu ve benzeri mafyamatik işler üzerinden kazanılan parayla Kürtlere karşı yürütülen savaş yürütüldü. Tüm bu süreçler yaşanırken bu kullanılan hapishane kaçkını mafya ve çeteler adeta dokunulmazlık zırhı ile korunmuşsa aslında tüm bu yaşananlar geçmişin günümüze uyarlanmasıdır.

Yüz yıl önceden bugün yaşananlara en iyi örneklerden biri Ermenilerin, Helenlerin, Kürtlerin ortak katili olan Milis Albay Topal Osman’dır. Mustafa Kemal’in, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkar çıkmaz ilk görüştüğü kişi Topal Osman olmuştur. Ermeni soykırımında yaptığı katliamlar yüzünden aranan suçlu olmasına rağmen Mustafa Kemal’in ilk görüştüğü kişi olması aslında kurulacak cumhuriyetin niteliği açısından önemlidir. Sonra Trakya, Ege Helenlerine pogrom uygulayan Teşkilat-ı Mahsusa, Karakol örgütü çetelerinin de burada görev aldığını biliyoruz. Ermeni soykırımında nasıl ki katiller için hapishanelerin kapıları açılmışsa Mustafa Kemal ve arkadaşları da benzer şekilde Pontos Helenlerine karşı azılı katilleri hapishanelerden çıkararak Merkez Ordusu ve Milis Albay Topal Osman’ın emrine vermiştir. Topal Osman başta olmak üzere bu katil, hırsız ve tecavüzcülerin bu dönemde yaptıkları her şeye göz yumulmuştur. Cumhuriyetin kuruluş kodlarında çetecilik, haydutluk, darbeler, birbirine suikastlar vardır. Günümüze kadar bu durum süregelmiştir.”

‘DEVLET-ÇETE-MAFYA İLİŞKİLERİ GÖSTERE GÖSTERE SÜRDÜRÜLÜYOR’

’90’lı yıllarda Kuzey Kürdistan’da Türk ordusu bünyesinde görev yapmış olan Yaylalı, o dönemde devlet içindeki çeteleşmenin açığa çıktığını ama bunların bir yüzleşmeye dönüşmediğini ifade etti. Yaylalı, bugünün ’90’lardan farkının artık devlet-çete-mafya ilişkilerinin göstere göstere yürütülmesi olduğunu kaydederek, şunları kaydetti:
“1990’larda Sedat Peker’ler ile ortaya saçılan ilişkilerin benzeri, jandarma istihbaratı elamanı Hüseyin Oğuz ve itirafçı Kahraman Bilgiç’in itirafları ile Yüksekova çetesi ortaya çıkmıştı,  aynı dönemde Susurluk da patlamıştı. Bugün nasıl ki siyasetçi, mafya, polis, asker ilişkileri ve yaptıkları suçlar ortalığa yayılmışsa o dönemde benzer şeyler ortaya çıkmıştı. Cumhuriyetin başındaki irade nasılsa koruyabildiği kadar o çeteleri kendi sistemlerinin bekası için korumuşsa ’90’lı yılların sonunda ortaya çıkan pisliklerin kapatılmasında da benzer şeyler yaşanmıştı. Bugün Sedat Peker aslında o dönemde yaşadığı şeyleri kendisini kurtulabilecek kadar anlatıyor, büyük ihtimal ile bir yerlerde artık blöfünün görüleceğini ve anlaşma umudunun olduğunu düşünerek bunu yapıyor. Zaman biraz da bu gösterinin nasıl ilerleyeceğini gösterecektir.
Fakat bugün mevcut durum ’90’ları da aşıyor. O zaman bu ilişkiler gizli tutulmaya çalışırdı. Bugün göstere göstere devlet-çete-mafya ilişkileri yürütülüyor ve meşrulaştırılmaya çalışılıyor. Unutmayalım, burjuva faşist soykırımcı sistem kendi bekasına halel getirmemek için bu tür benzer kişileri geçmişte nasıl yok ettiklerini biliyoruz. Topal Osman’lardan, Yakup Cemil’lerden, Abdullah Çatlı’lara biz bunu biliyoruz. Buradan bir yüzleşme süreci çıkar mı? Muhalefetin güçlü olmadığı, bu klikleri zora düşürecek, buna mecbur bırakacak bir dönemin yaşanmadığı sürece böyle şeyleri beklemek sadece hayaldir.”

‘TEK ENGEL ÖNDER ÖCALAN VE PKK’

Yannis Vasilis Yaylalı, bugün Türkiye’de mevcut durumla yüzleşecek güçlü bir muhalefet olmadığını söyleyerek, soykırımcı, faşist, çete yapıların önündeki tek engelin Kürt Özgürlük Mücadelesi olduğunu belirtti. Yaylalı, “Türkiye’nin kuruluşundan bugüne gelen bu çeteci, soykırımcı, faşist yapı önündeki tek engel Kürtler. Bu yüzden Önder Öcalan’a tecridi ağırlaştırıp,  Kürtlerin öz savunma gücü olan PKK’yi kuşatıp yok etmek için her şeylerini devreye sokmuş durumdalar. Sayın Abdullah Öcalan şahsında hapishanelere gerçekleştirilen saldırıları, tecrit ve izolasyonu bu kapsamda değerlendirmemiz gerekiyor. Geçmişte de bugün de izledikleri biricik yol, soykırım ve katliam için yöneldikleri toplumları iradesizleştirip, tecrit altına alıp yok edinceye kadar saldırıya devam etmektir. İmralı’ya, hapishanelere, PKK’ye, HDP’ye ve onların yanında duran dostlarına saldırılar hep bu temelde gerçekleşmektedir” diye konuştu.

‘TECRİDE KARŞI SEFERBER OLALIM’

Kürt soykırımını tamamlamak isteyen Türk devletinin bunu başarması durumunda eskiden soykırıma uğrattığı diğer halklara da bir kez daha yöneleceğinin altını çizen Yaylalı, şunları da kaydetti:

“Azgın emperyalist, faşist, soykırımcı, çete devletinin isteklerinin Kürt soykırımı ile de son bulmayacağını Karabağ, Libya, Akdeniz, Ege provokasyonları da gösterdi. Bu yüzden öncelikle Kürdistanlı, Türkiyeli muhalifler ve halklar daha sonra başta Yunanistan, Ermenistan ve diğer bölge devletleri ve halkları bu soykırımcı devlete karşı ortak mücadele yürütmelidir.
Bu anlamıyla ‘Kürtlerin yenilgisi hepimizin yenilgisi, kazanması ise hepimizin kazanması’ şiarıyla başta Sayın Abdullah Öcalan yoldaş olmak üzere hapishanelerde tecrit altındaki tüm yoldaşlara ses olalım. İçeride ve dışarıda bu tecridin kırılması için herkesi tüm gücümüzü seferber etmeye çağırıyorum.”

ANF