Barış İçin Aktivite
Barış I Eirini I Peace I Aşiti

Adım adım 15 Şubat Komplosu

PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük uluslararası komplonun üzerinden 23 yıl geçti. Komployla amaçlanan tasfiye gerçekleşmezken, Öcalan'ın paradigmasıyla örgütlenen Kürtler büyük kazanımlar elde etti.  

0 93
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde ağır tecrit koşulları altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın, uluslararası devletlerin ortaklığıyla Türkiye’ye teslim edilmesinin üzerinden 23 yıl geçti. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) öncülüğünde 1949’da kurulan Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün (NATO) başını çektiği komplo, Ortadoğu’yu yeniden dizayn etme sürecinin ilk halkası olarak kayıtlara geçti. Peki, dönemin başbakanı Bülent Ecevit’in “Amerika bize Apo’yu niye verdi, hala anlamış değilim” sözleriyle şaşkınlığını dile getirdiği komplo süreci nasıl başladı ve nasıl sonuçlandı?
SURİYE’YE SINIRDAN TEHDİT
Komplo süreci, dönemin Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad üzerinde kurulan baskıyla fiili olarak devreye konuldu. Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Atilla Ateş, 16 Eylül 1998’de beklenmedik bir şekilde Suriye sınırındaki askeri birlikleri denetime çıkarak, Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde Hudut Bölük Komutanlığı’nı ziyareti sırasında Suriye’yi, Öcalan üzerinden, “Türk milleti artık bu konuda göstereceği iyi niyetin sonuna gelmiştir. Sabrımız tükenmek üzeredir. Sabrımızı taşırmasınlar” sözleriyle tehdit etti.
Hemen ardından dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’den benzer tehditler gelmeye başladı. Demirel, 1 Ekim’de yapılan Meclis açılışından, “Esasen Suriye, Türkiye’ye karşı açık bir husumet politikası izlemektedir. PKK’ya aktif destek sağlamayı sürdürmektedir. Tüm uyarılarımıza ve barışçı açılımlarımıza rağmen hasmane tutumundan vazgeçmeyen Suriye’ye, karşı mukabelede bulunma hakkımızı saklı tuttuğumuzu ve sabrımızın taşmak üzere olduğunu bir kere daha dünyaya ilan ediyorum” ifadelerini kullandı.
NATO’NUN ROLÜ  
Türkiye, Öcalan’ın Suriye’de kalmasını “savaş sebebi” ilan etmesinin ardından sınır hattına askeri yığınak yapmaya başladı. Öcalan, uluslararası güçlerin baskıları sonucu 9 Ekim 1998’de Suriye’den ayrılarak, Yunanistan’a geçti. Ancak Yunanistan, Öcalan’ın ülkede kalmasını kabul etmedi.
Bu durumun nedeni daha sonra yazılıp çizilenlerle daha iyi anlaşıldı. Yunan Ulusal İstihbarat Örgütü’nden Savvas Kalenderidis, 21 Mayıs 2013’te Kürt gazeteci Noraldin Waisy’ye verdiği röportajda, NATO’nun süreçteki rolüne dair bazı ipuçları veriyordu. Kalenderidis, havaalanında ismini vermediği istihbarat şefinin Öcalan’a, “Yunanistan’ın NATO’ya üye ülke olarak kendisini ülkesinde barındıramayacağını” söylediğini aktararak, sürecin NATO tarafından işletildiğine işaret etti.
ABD: TÜRKİYE’YE İADE EDİN

 

Öcalan, Yunanistan’ın ülkede kalmasını kabul etmemesi üzerine Duma’nın davetiyle 10 Ekim’de Rusya’nın başkenti Moskova’ya doğru yola çıktı. Öcalan’ı, Rus güvenlik elemanları ve Rus politikacı ve Duma Meclisi eski Başkan Yardımcısı Vladimir Jirinovski karşıladı. Burada “siyasi iltica” başvurusunda bulunan Öcalan’a, bu hak tanınmadı. Rusya, Türkiye’nin ekonomik pazarlıklar üzerinden yaptığı girişimler üzerine Öcalan’ın ülkeden ayrılması için baskı kurmaya başladı. Öcalan, bunun üzerine 12 Kasım’da yönünü İtalya’ya çevirdi. İtalya’da Solcu Demokrat Parti’den başbakan olan Massimo D’Alama, yönetim ortağı Komünist Parti’nin girişimleriyle ilk başlarda olumlu bir tavır aldı. Ancak D’Alema yönetimine karşı hem ekonomik hem de siyasi baskı başladı.
Dönemin ABD Başkanı Clinton, 24 Kasım 1998’de telefonla aradığı İtalya Başbakanı Massimo D’Alema’yı, “Tarihi bir hatadan kaçının” şeklinde tehdit etti. D’Alema, ABD’nin baskılarına daha fazla dayanamadı.
Kalenderidis, Waisy’ye verdiği aynı röportajda, bu duruma da değindi. Kalenderidis, ABD’nin İtalya üzerindeki kurduğu baskının amacını, “Üst düzey bir Amerikan heyeti İtalya’yı ziyaret edip Öcalan’ı kanunsuzluğun hâkim olduğu bir ülkeye göndermeye ikna etmeye çalıştı. Öcalan oradan kolayca kaçırılabilecekti” ifadeleriyle anlattı.
İtalyan Başbakan D’Alema da 15 Mayıs 2013’te Hürriyet gazetesinden Reha Erus’a verdiği röportajında, ABD baskısını itiraf etti. D’Alema, “Türkiye sürekli nota üzerine nota gönderiyor, biz ise çözüm çareleri arıyorduk. Devreye, o dönemin ABD Başkanı Bill Clinton girdi. Bana telefon etti. ‘Öcalan bir teröristtir. Türkiye’ye iade edin’ isteğinde bulundu” sözleriyle maruz kaldığı baskıya dikkat çekti.
RUSYA, KIRGIZİSTAN, YUNANİSTAN…  
Öcalan, 66 gün sonra İtalya Başbakanlığı tarafından tahsis edilen bir uçakla 16 Ocak 1999’da yeniden Rusya’ya gönderildi. Öcalan’a, Rusya’ya geldiğinin ertesi günü, Rusya Başbakanı Primakov’un “Hükümetimiz, sizin burada kalmanıza müsaade etmiyor. Gerekçesiz sizin üç gün içerisinde Rusya’yı terk etmeniz gerekiyor, ama gideceğiniz yeri biz belirleyeceğiz” mesajı iletildi.
Öcalan, ABD Dışişleri Bakanı Madeleine Albright’ın Moskova ziyareti öncesi 20 Ocak’ta zorla bindirildiği bir kargo uçağıyla Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’e kaçırıldı. Öcalan, 8 gün boyunca buradaki bir köy evinde tutularak, dünyayla bağlantısı kesildi. Takvim yaprakları 29 Ocak’ı gösterdiğinde Öcalan, Atina’ya geri getirildi. Öcalan, burada yazar Vula Damyanaku’nun evine götürüldü. Öcalan’ın Yunanistan’a geleceğinden haberdar olan ancak nerede kaldığından haberdar olmayan Yunan Gizli Servisi EYP’nin Başkanı Haralambos Stavrakakis, yardımcısı Savvas Kalenteridis’ten Öcalan’ın yerinin tespit edilmesini istedi. Bunun üzerine Öcalan’a yakın ilişkileri bulunan Emekli Amiral Antonis Naksakis’in evi basıldı.
Dışişleri Bakanı Teodoros Pangalos Paksakis, 30 Ocak’ta görüştüğü Naksakis üzerinden Öcalan’a, “Ülkemize hoş geldiniz. Sizinle görüşmek istiyoruz. Hukuki anlamda gereken işlemler yapılacaktır. Farklı bir yaklaşım olmayacak. Bu açıdan sizin durumunuzu somut olarak tartışmak istiyoruz. Bizzat kendim bu görüşmeye katılacağım” mesajı gönderdi.
Naksakis’le beraber görüşme yerine giden Öcalan, Dışişleri Bakanı Pangalos ile görüşmeyi umut ederken, istihbaratçılar Stavrakakis ve Kalenderidis ile karşılaştı. Stavrakakis, burada Öcalan’ı “Sana sabah saat 4’e kadar süre tanıyoruz. Aksi halde bildiğimizi zorla yaparız” şeklinde tehdit etti.
ENERJİ PAZARLIĞI 
Yunan hükümeti tarafından sınır dışı edileceğini anlayan Öcalan, Hollanda’ya gitme önerisinde bulundu. Ancak Stavrakakis, Şengen Antlaşması gereği Hollanda’nın Öcalan’ı tekrar Yunanistan’a iade edebileceğini ileri sürerek, reddetti. Bunun üzerine Şengen Antlaşması’nda yer almayan Belarus’ta karar kılındı. Buna göre, Öcalan önce Minsk’e oradan da ikinci bir uçakla Hollanda’ya götürülecekti.
İşler planlananlar gibi gitmedi. Minsk Havaalanı’nda 7 saat bekletilen Öcalan’ı Hollanda’ya götürecek uçak gelmedi. Saatler süren bekleyiş sırasında Yunan uçağından indirilmeye çalışılan Öcalan, bunu reddedince Yunanistan uçağı, aynı gecenin saat 04.00 sularında tekrar Atina’ya döndü. Öcalan burada yine NATO elemanı Stavrakakis tarafından karşılandı. Aynı gece apar topar Amerikan ve İngiliz askeri üslerinin bulunduğu Korfu Adası’na götürülen Öcalan’ın, bölgeye dönme isteği gibi Sırbistan’a gitme isteği de reddedildi.
Minsk Havaalanı’nda 31 Ocak’ta bunlar yaşanırken, 30 Ocak’a Davos’ta yapılan Dünya Ekonomik Forumu toplantısında, Rusya Başbakanı Piromakov ile ABD’li petrol şirketlerinin arasında Öcalan’ın durumun pazarlık konusu yapıldığı daha sonra ortaya çıktı. “Davos Anlaşması” olarak tarihe geçecek bu anlaşmada, Kazakistan petrollerinin Rusya, Azerbeycan petrollerinin ise Türkiye üzerinden dağıtılacağı kararı alındı. Türkiye de bu anlaşma doğrultusunda Kazakistan petrollerinin Rusya tarafından Çanakkale ve İstanbul Boğazları üzerinden dağıtılmasını engellemeyecekti. Ruslar, karşılığında Bakü-Ceyhan boru hattına izin verecek ve Öcalan’ın iltica başvurusunu kabul etmeyecekti.
ABD: ÇIKARIN, GERİSİNE KARIŞMAYIN 
Pangalos, 1 Şubat sabahı ABD Atina Büyükelçisi Nicholas Burns aracılığıyla ABD’yi Öcalan’ın Yunanistan’da olduğundan haberdar etti. Burns, bunun üzerine Pangalos’a “Tamam, siz onu Yunanistan’dan çıkarın, gerisine karışmayın” talimatını verdi.
Aynı günün akşamında Korfu’daki istihbarat merkezinde tutulan Öcalan’ın yanına gelen istihbaratçı Kalenderidis, tüm devletlerin üzerinde uzlaştığı mesajı Öcalan’a “Başardık! Pangalos’la konuştum, sizden özür diliyor. Kötü davrandığı için üzgün. Çözüm bulduk, sizi bir Afrika ülkesine götüreceğiz. Burada Yunan hükümeti güvencesi altında geçici olarak kalacaksınız, bu süre içinde pasaportunuz hazırlanarak Güney Afrika Cumhuriyeti’ne götürüleceksiniz” diyerek iletti.
Öcalan’ın teklife dair dile getirdiği kuşkularını ise, “Afrika’da büyükelçiliğimizde kalacaksınız. Oralar Yunan topraklarıdır, dokunulmazlığı var. Bizim dışımızda hiçbir güç müdahale edemez ve siz orada güvenli bir şekilde kalacaksınız. Can güvenliğiniz sağlanacak” diyerek gidermeye çalıştı.
AFRİKA YERİNE KENYA 
Bu görüşmede Öcalan’a Kenya’dan hiç bahsetmeyen Kalenderidis, gidilecek yerin Güney Afrika’ya gitmek üzere bir ara durak olduğunu belirtti. Kalenderidis’in refakatinde Öcalan Korfu Adası’ndan alınarak, sözde Afrika uçağı için yola çıkıldı. Öcalan’ı havaalanına götüren araç yol boyunca 7 defa durdu ve havaalanına yüz metre kala aracın şoförü değiştirildi. Yeni şoförle birlikte hareketlenen araç, uçağın kanadına çarptı. Bu yüzden Öcalan, İsviçre’den gelen ve gizli bir askeri havaalanında bekletilen başka bir uçağa götürülerek, bu uçakla Yunanistan’dan Kenya’ya kaçırıldı.
‘ZAMAN KAZANMA’ PLANI  
Öcalan, o gün yaşadıklarına ilişkin daha sonra şu çözümlemeyi yaptı: “Pangalos tarafından hazırlandığı söylenen bu uçağın öğelerinin silindiği ve Malezya bayrağı taşıdığı daha sonraları ortaya çıkacaktı. Beni Kenya’dan Türkiye’ye götüren uçak da Malezya bayrağı taşıyordu! Bu benzerliğe dikkat çeken Naksakis, sonraki açıklamalarında, Korfu’da kanadına çarpılan uçak ile Kenya’da beni kaçıran uçağın aynı olduğunu ve bu kazanın da bilinçli yapıldığını belirtir. Şöyle ki; ben daha Korfu’dayken Simitis hükümeti, ABD ve Türkiye ile anlaşarak Türkiye’ye kaçırılmam yönünde plan yapmıştır, ancak ‘kaza’ nedeniyle uçağın tamiri için zamana gerek duyulduğundan; Kenya hattı, zaman kazanmak amacıyla bu ‘kaza’dan sonra devreye konulmuştur. Hatta Naksakis, uçağın tamir masraflarını da ABD’nin karşıladığını söyleyecekti. Böylece, ‘kaza’dan önce Kalenderidis’in ‘hayali Afrika planı’, ‘kaza’dan sonra ‘gerçek Kenya planı’na dönüşecekti.”
ÖCALAN’I TASFİYE PLANI
İsviçre’den gelen ve NATO Gladiosu veya CIA tarafından ayarlanan gizli uçak, 2 Şubat 1999 tarihinde Kenya’daki Nairobi Havaalanı’na inerken, burada Öcalan’ı Kenya Büyükelçisi George Kostoulas karşıladı. Kostoulas’un havaalanında ilk defa karşılaştığı Öcalan’a, “NATO’da 20 yıldır sürekli seni araştıran birimin başındayım. Seni gökte ararken yerde buldum” diyerek, NATO’nun Öcalan’ın tasfiyesi için nasıl organize olduğunu gösterdi.
EŞ ZAMANLI TOPLANTILAR
Öcalan’ın Kenya’da olduğu 3 Şubat 1999 günü, Kenya Dışişleri Bakanlığı Daimi Sekreteri Kathourima ile Yunan Büyükelçisi George Kostoulas bir araya geldi. Yine aynı gün Ankara’da da İsrail İstihbarat Şefi David Ivry başkanlığındaki bir heyet ile Türkiye Dışişleri Bakanlığı, MİT ve Genelkurmay harekat dairesinden yetkililer toplandı. Bu toplantılar, 4 Şubat’ta CIA’nın dahil olmasıyla devam etti.
CIA, Türkiye’nin MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun’a, Öcalan’ın Kenya’da yakalanarak, Türkiye’ye getirilmesi önerisini sundu. Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit de sonradan, “4 Şubat’ta bize Öcalan’ın Afrika’dan alınabileceği haberi geldi. Onun üzerine bu mekanizma harekete geçirildi” açıklamasında bulundu.

 

Bu sırada Öcalan’a, kaldığı Yunanistan Kenya Büyükelçisi’nin evinden çıkması için her türlü baskı yapıldı. Öcalan, bu önerileri can güvenliği açısından sakıncalı bularak kabul etmedi. Öcalan, daha sonra bu önerilerle elçilikten çıkarılarak imhasının hedeflendiğini açıklayarak, “Bu olmayınca İmralı Planı devreye konuldu” tespitinde bulundu.
ÖLDÜRME PLANI 
Kenya’da bunlar yaşanırken, Öcalan’ın Türkiye’ye teslim edilmesi için uçağın hazırlıkları yapıldı. Hazırlıkları tamamlanan uçak, 10 Şubat 1999’da İstanbul’dan Uganda’nın Entebbe Havaalanı’na gitti. TC-CAG tescil işaretli Fransız Dassault imalatı Falcon 900B tipi bu uçağın işadamı Cavit Çağlar’a ait olduğu sonradan ortaya çıktı. Bu uçağın en önemli özelliği ise, hiç durmadan 7 saat yolculuk yapabilecek kapasitede olmasıydı. Uganda yetkilileri ile yazışmayı yapan Türkiye havaalanlarında güvenlik konusunda hizmet veren Gözen Havayolları görevlisi Mehmet Dülgeroğlu’nun Entebbe Havaalanı yetkililerine 9 Şubat tarihinde gönderdiği mektupta “Operatör: Nergis Havayolları, Uçak tipi: Falcon 900B, Numarası: TC-CAG, Amacı: İş için-özel uçak” bilgileri yer aldı.
Kaçırma ve imha üzerinde yapılan plan kapsamında; Yunanistan Dışişleri Bakanı Theodoros Pangalos’un müsteşarı olan Vasilis Papaioannou, 13 Şubat günü Öcalan’ın elçilikten zorla dışarı çıkarılması için Büyükelçi Kostoulas’ı arayarak, Pangalos’un talimatını iletti. Bu plan Öcalan’ın direnmesiyle boşa çıktı. Ancak Atina, bu sefer de Öcalan’ın elçilik konutundan çıkarılması için Yunanistan’da 4 kişilik özel bir operasyon ekibi ayarlayıp, elçiliğe gönderme kararı aldı. Bu planın amacı ise, daha sonra Öcalan’ı İmralı’da ilk karşılayanların sarf ettiği “Yunan polisleri seni Yunan elçiliğinden çıkarsalardı, biz de hazırlık yapmıştık, seni öldürecektik” sözlerle netlik kazandı.
‘GECE SİZLER İÇİN KÖTÜ OLACAK’ 
14 Şubat’ı 15 Şubat’a bağlayan gece, Öcalan’ı götürecek uçağın üzerinde bulunan gerçek öğeler silinerek, yerine sahte Malezya bayrağı ve öğeleri takıldı. 15 Şubat 1999 günü sabah saatlerinde elçilik binasına gelen Yunan Büyükelçisi George Kostoulas, Dışişleri Bakanlığı Daimi Sekreteri Kathourima’nın yanına götürüldü. Burada gerçekleşen toplantının ardından Kostoulas, akşam saatlerinde Savvas Kalenderidis’i de yanına alarak eve geri döndü. Kostoulas, Öcalan’a tanınan sürenin 15 Şubat’ta dolduğunu ve elçilik evinden çıkması gerektiğini belirti. Öcalan’ın istediği bir günlük süreyi ise, “Geceleyin neler olabileceğini garanti edemem” şeklinde yanıtladı.
Bu görüşmeden bir kaç saat sonra Kenya polislerinin içinde olduğu, Kenya hükümeti plakalı 5 araba, 3 Land Rover tipi cip, Öcalan’ın bulunduğu Yunan elçisi Kostoulas’ın evinin bahçesine park edildi. Araçlarla gelen Kenya İstihbarat Şefi Noan Arap Ta, ilk olarak Kostoulas ile yaptığı gizli buluşmadan sonra Öcalan’la görüştü. Öcalan, hükümet güvencesi olmadan buradan çıkmayacağını belirtti. Noan Arap Ta ise, “Uçak hazır, bir an önce çıkın. Gece yaklaşıyor, geceleyin neler olabileceğini garanti edemem” yanıtını verdi. Öcalan’ın ısrarı üzerine Noan Arap Ta, bu defa daha da ileri giderek, “Çıkmadığınız takdirde gece sizler için kötü olacak, biz ülkemizde kan dökmek istemiyoruz” dedi. Öcalan bulunduğu yerden çıkmak istememesi üzerine, devreye büyükelçi Kostoulas ve istihbaratçı Kalenderidis girdi. Kalenderidis, Yunan hükümeti adına garanti sözü verdi. Bu güvence Öcalan’ın elçilikten çıkmasında etkili oldu.
Elçi Kostoulas’ın evinin bahçesinde tüm itiraz ve tartışmalara rağmen Kenya polisleri, Öcalan’ı Kostoulas ve Kalenderidis’in gözleri önünde kendi araçlarına zorla bindirdi. Öcalan’ı Türkiye’ye götürecek ekip, Uganda’nın başkenti Kampala’da bulunan Entebbe Lake Victoria Hoteli’ne yerleşip, Kenya’dan gelecek haberi bekleyen ekipti. Öcalan, resmi olarak Yunanistan toprağı sayılan Büyükelçi Kostoulas’ın evinden kaçırılarak, Türkiye’ye getirilip İmralı Cezaevi’ne konuldu. Öcalan’ın Türkiye’ye teslim edilmesi ise, dönemin başbakanı Bülent Ecevit tarafından 16 Şubat’ta kamuoyuna duyuruldu.
ÖCALAN’IN PARADİGMASI
Öcalan ve PKK’nin tasfiyesinin amaçlandığı komplo süreci, sonrasında tutulduğu İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde de farklı şekildi devam etti. Ancak 23 yıldır Öcalan’ın duruşu ve ortaya koyduğu paradigmayla komplo süreci büyük oranda boşa çıktı. 23 yıllık süreç içerisinde Kürt sorunu bölgesel ve uluslararası bir karakter kazanırken, Öcalan’ın fikriyatıyla hareket eden Kürtler yaşadıkları coğrafyalarda büyük kazanımlar elde etti.

 

Kaynak: ANF