Barış İçin Aktivite
Barış I Eirini I Peace I Aşiti

GARE KATLİAMININ 1.YILDÖNÜMÜ VESILESIYLE : ESİRLER AÇISINDAN BAKILDIĞINDA  GARE’NİN KAZANANI VAR MIDIR ? 

Sadece Kürtlere değil tüm halklara ve inançlara karşı çok yoğun bir saldırı sürecine girildiğini söyleyebiliriz, o yüzden Kürtler ile bu saldırılara maruz kalan tüm halklar ve inançlar bir arada bu soykırım saldırıları için birlikte mücadele etmeliler.

0 90
Yannis Vasilis Yaylali 
Gare katliamının 1. Yıldönümü  vesilesiyle o gün yasananları değerlendirmek gerekirse katliamının olduğu gün de yazmıştım ,Türk ordusu,  ya da hükümet kesinlikle Gare’ye iki planla gitmişlerdi. Planın ilki kendilerini  gerçekten kahraman yapma üzerineydi, istedikleri şey ikinci Kandil diye gördükleri Gare kampini düşürmekti ve olabilirse de üst düzey bir yetkiliyi yakalamakti. Bu olsaydı, yanı birinci plan işleseydi PKK’nin elindeki esirler sağ kurtaracaktı. İkıncı plan ise birincisi başarısızlığa uğradığında devreye girecekti,  onca özel kuvvet birliği kampin 12 ayrı yerine indirilmesine rağmen kamp düşürülemeyince ve üst düzey PKK’li ele geçirilemeyince ikinci plan devreye girdi. Bu büyük bir askeri basarisizlikti ve bunun üstünün örtülmesi için aslında sağ ele geçirilmiş olan esir askerler tek tek infaz edildiler, evet yanlış duymuyorsunuz Türk askerî PKK’nin ekindeki kendi mensuplarını başarısız operasyonlarının üstünü örtebilmesi umuduyla tek tek infaz etti. Peki başarılı olduklar mı dersiniz ?? Başarıdan kasıt Gare kampı düşmedi ve bu büyük bir başarısızlıktır ama ikinci yapılan infaz operasyonu ile bu başarısızlığın üstünü örtebildiler mi dersiniz ona da evet derim. Yani kimse gerçekten bu askerlere ne oldu diye sormuyorsa ve bunca özel kuvvet, bombalama ne diye yapıldı diye sormuyorsa bu da bir başarıdır. Buna başarısızlığın başarısı da diyebiliriz.

DEVLET PKK’YE TUTSAK VERDIGI PERSONELİNİ HİÇ BIR DÖNEMDE İYİ KARŞILAMADI.
Türk devleti PKK’nin eline geçmiş personellerinden hiç bir dönem haz etmedi. Ilk esir alma olayindan günümüze kadar da öyleydi. Olselerdi de bu durumu yaşamasalardı, esir düşeceklerini bilseydik üzerlerine top artırırdım, yaşamalarından hiç memmun değiliz gibi bir çok söylemin olduğunu hep beraber biliyoruz. Başbakanlar, bakanlar,vekiller ve bürokratlara varincaya kadar bu durumdan hep rahatsiz olduklarını dile getirdiler. Eski başbakanlardan Mesut Yilmaz’da bizler için ‘siz kimi kurtarmaya  gidiyorsunuz,  onlar kendi rızasıyla kaçtı’ demişti. Düşünün ki bulunduğumuz kamplar biliniyordu, zaten PKK de bu yüzden sık sık kamp yerlerimizi değiştirirdi.Çünkü devlet  içerisinde olduğumuz kampları vurmaktan çekinmezdi. Onlar için PKK’nin eline ancak bizim ölülerimiz geçmeliydi. Onun dışında hiç bir zaman devlet PKK’nin eline geçen asker ya da polislere iyi davranmadı. Itibarsizlaştirilmalari için her türlü kampanyanın önünü açıyorlardı. Tabi bu konuda devletin sicili oldukça kabarıktır. Esir askerleri almaya gittik diyorlar da gerçekten bunu isteseler esir askerlerin kurtarılması için yol bellidir, bu ilk defa olan bur durum değil. 1991 senesinden beri PKK’nin esir aldığını biliyoruz. Yüzlerce esir alıp çeşitli yollarla da bıraktığını biliyoruz. Eğer hükümet gerçekten böyle bir şey istiyor olsaydı IHD, HDP, DBP ve bunlar aracılığıyla PKK ile bağlantıya geçebilirdi. Ya da uluslararası kızılhaç örgütüne başvurabilirdi. Geçmiş deneyimler biz gösteriyor ki bu yollar izlenseydi kimsenin burnu kanamadan esir askerler ailelerine kavuşabilirdi. Evlerine tabutları yerine kendileri sağ-salim ulaşabilirdi.Her şeye rağmen bizim dağda esirken uygulanan yöntem ve bizden sonra da benzer yolarla onlarca asker ailesine kavuştu. Devlet ikinci plani yani askerleri değil gururunu kurtarmayı unun için de elleri kolları bağlı insanları hiç gözünü kirpmadan katletti.

PKK GARE’DE YAŞANANLARİ BİRDE ESİRLERİN KORUNMASI AÇISİNDAN DEGERLENDIRMELI
Ben çok uzun zamandır aslinda Gare’de bulunan esirleri takip ediyordum, devletin yapacağı delilikler üzerine uyarı yazıları yazmıştım, hatta ailelerin artık devlet tarafından kullanılması da gösteriyordu ki artık bir an önce o esirlerin bırakılmasını gerektiriyordu. Çünkü bir değil, iki değil  dördüncü senelerini dağda esir olarak dolduranlar vardi. Aileler içerisinde  artık PKK’nin çocuklarını geri vermek istemediğini düşünmesi için yeterli bur zamandı ve ayrıca devlet bir çok yerde kanlı baskınlar yapmıştı . Kirsalda artık esir askerlerin güvenliği zor duruma düştüğü görünmeliydi, zannederim yönetim ne olursa olsun böylesi bir deliliği karşı taraftan beklemiyordu zannederim bu ölen askerler işte bunun bedeli oldu. Aslina bakarsaniz devlet için Gare katliami ne kadar yenilgiyse esir askerleri koruyamayan PKK’de ne kadar zafer diye bakakabilir ki o sürece, ben pek zafer diye bakamadım, çünkü eli kolu esir askerlerin tarafından olaylara baktım ve bana bu süreç iki taraf açısından da zafer gıbı gözükmedi. Umarım taraflar gereken dersleri özellikle beni PKK ilgilendirdiği için özellikle onlar bu süreci  bir kere daha oturup değerlendirirler.
Devlet’e yapabileceğim bir çağrı zaten yok, tonlarca bombayı kendi askeri üzerine yağdıran güce nasıl bir çağrım olsun ki, aileler devlet ne dediyse kabullenmiş gibiler oysa çocuklarını canli yayın eşliğinde katlettiler, ailelerin iradeleri şehit edebiyatı ve bayrak şovlarının altında yok olup gitti. Demek ki hiçbiri çocuklarınınin hatıralarına bağlı değillermiş, ülkenin içerisine girdiği bu şoven ve ırkçı  histeri zamanlarının altında çocuklarına devlet tarafından yapılan cinayeti kabul ettiler. Daha önce uyarmıştım bu aileler sahiplenilebilmeli ve bu cinayet şebekesinin baskılarına izin vermemeliyiz diye ama bir kere daha geç kaldık maalesef, oluşturulan bu ırkçı şoven histeri onların seslerini çoktan yuttu ve geriye koskaca bir sessizlik kaldı. Bu tür devlet cinayetleri işlendiğinde kamuoyu herşeyden çok devlet cinayetine maruz kalmış mağdur yakınlarının etrafında kümelenmeliler ki aileler linç kampanyalarının altinda yok olma korkusuyla yapmak istediklerinden vazgeçmesinler. Bir kere daha Gare’de devlet tarafından katledilen askerlerin yakınlarına sabır diliyorum  ve yine onları korurken katledilen gerillaları saygı ve minnet ile aniyorum

BU KISIR DÖNGÜ HALKLARIN-INANÇLARIN VE EMEKÇİLERİN DAYANIŞMASIYLA  AŞILABİLIR
Bu yazıyı hazırladığım günlerde Cizre bodrumlarında yaşayan katliamın da 6.yılindayiz. Türk ordusu Cizre bodrumlarında 177 kişiyi diri  diri yaktı. Bir kere daha bu katliamı yapanlari kınıyorum ve  başta Mehmet Tunç olmak üzere bu katliamlarda yaşamlarını yitirenleri saygi ve minnetle aniyorum, yakinlarina bir kez daha sabır diliyorum.Türkiye devleti suç şebekesi gibi çalışmaya devam ediyor. Ama dediğim gibi kendi asker ve polislerini bile canice öldüren bir hükümet devlet gerçeğinden bahsediyoruz. Bu gerçeklik   Bugün de katliamlarına Şengal ile ,Rojava ve Mahmur ile devam ediyor. Aslına bakarsanız herşeyin başlangıcı ve bu kısır döngünün asıl nedeni çözüm sürecinin bozulmasinda yatiyor. Kendi kendilerini bu kısır döngüye, savaşa adeta mahkum ettiler. Bugun ise savaşsız bir adım dahi yol alamıyorlar. Çözüm sürecine dürüst yaklaşmış olsalardı ve bu sürecin sonunda çıkacak tarihi karar Kürtlerle yaşanacak bir barış olabilseydi bugün, yarın ve gelecekte soykırımcı, katliamcı olarak anılacak olan AKP hükümetleri belki de tarihî bir barışa yol açtıkları için tarihte çok olumlu şekilde anilacakti. Görüyoruz ki o treni çoktan  kaçırdılar ve yüzyıl  önce ataları neye imza atmışlarsa bugün de onlar ona imza attilar ve atmaya da devam ediyorlar. Bu kötülük savaşı sadece Kürtlere karşı yürümediğini de AKP’nin izlediği politikalardan görüyoruz. Ayasofya saldırısını, Ege’de, Akdeniz’de, Ermenistan topraklarının işgalinde, noel’de Edirne’de yine bir Ayasofya kilisesinin davullu zurnalı nasıl camiye çevirdiklerinde ve en son Sümela manastirinda yapılan dj’li  disco performansında da gördük .

Sadece Kürtlere değil tüm halklara ve inançlara karşı çok yoğun bir saldırı sürecine girildiğini söyleyebiliriz, o yüzden Kürtler ile bu saldırılara maruz kalan tüm halklar ve inançlar bir arada bu soykırım saldırıları için birlikte mücadele etmeliler. Bu sadece ıktidarda kalmak için yapılan saldırıları çoktan geçti, saldırılar başta Kürtler olmak üzere tum halkların ve inançların komple tasfiyesini amaçlıyor bunu unutmadan hep birlikte bu saldırıları püskürtmeliyiz . Rojava Kürtleri, Sengal halkı, ve Mahmur halkı yalnız bırakmamalı , Gare katliamı bu soykırım histerisinin içerisinde kaybedilmiş gibi gözükse de aileler sahiplenilmeli ve adalet  mücadeleleri için teşvik edilmeliler, Gare katliamı açığa çıkarılırsa, Roboski katliamı da açığa çıkarılır ve geçmiş diger katliamlar ile de bir yüzleşme kapısı aralanır

Savaşlar bitecekse ancak böyle biter ve başka türlüsünü de düşünmek bile istemiyorum